Köşe Yazısı Güncelleme Tarihi: 7 Kas 2022 01:00

Biz bu hale nasıl düştük?

84 milyon nüfuslu Türkiye'de 74 milyon kişi aynı mücadeleyi veriyor. Beden, ruh ve toplumsal sağlığımız ne varsa sarsıldı. Biz bu hale nasıl düştük!

market alışveriş

Türkiye’de hane halkı harcamalarını kredi kartı ile yapar. Bir sonraki aya kadar erteledikleri ödemeler sayesinde geçimlerini sağlar. Bunu bankalar da ekonomiyi yönetenler de gayet iyi bilir.

Sadece gıda harcamaları değil, faturalar ve araç yakıt giderleri de bu yöntemle ödenir. Kartlar Türk halkının geçinmesinin en büyük aracılarından biridir.

16 milyon asgari ücretli 5 milyon memur ile 7 milyon emekliyi de hesap ettiğinizde yaklaşık 28 milyon vatandaş kendisinin ve ailesiyle 74 milyon kişi geçimini bu yöntemle sağlıyor.

Pandemiden bugüne uzun süredir ekonomik krizin etkilerini toplum olarak hissediyoruz. Kur deseniz Dolar/TL rekor kırıyor. Enerjide dışa bağımlı ülke olduğumuz için akaryakıt hem dolardaki artış hem de petrol üreticisi ülkelerin arz ile ilgili politikalarından etkileniyor.

Son bir yıl içerisinde akaryakıt fiyatlarında yüzde 400’lere varan artışlar oldu. Akaryakıt zamlanınca iğneden ipliğe aklınıza ne gelirse zam geldi. Artan maliyetler ve üretici enflasyonun tüketiciye faturası acı oldu.

Ülke olarak zamlara antrenmanlıyız. Türkiye’nin zamlarla ve enflasyonla mücadelesi yeni değil uzun yıllardır sürüyor. Fakat yapılanlar sadece “sözde mücadeleden” ibaret ve bugüne kadar sonuç alabilmiş de değiliz. Sebepleri ayan beyan ortada!

Geçmişte de benzerlerini yaşadık fakat bugünlerde durum hiç ama hiç iç açıcı değil. Temel gıda maddeleri ile ilgili harcamalarda zamlardan etkilendik fakat hiçbir dönemde bu kadar ağır olmamıştı.

Vatadaş kırmızı et alamasa da evine sebzesini, peynirini, tavuğunu, yumurtasını vs götürebiliyordu. Ya da markete girdiğinizde ayırdığınız bütçeyi biraz aşsanız poşetleriniz dolu dolu dışarıya çıkıyordunuz.

Pekiyi ya şimdi?

Şimdi ise marketler düşünen müşterilerle dolu. Temel ihtiyaç maddelerini temin etmek şöyle dursun vatandaş hangi gıdayı hangisinin yerine ikame edeceğini düşünerek marketlerde geziyor. Dalgın, umutsuz, mutsuz bir o kadar da mağdur hissediyor.

Tavuk göğsü yerine taşlık, kuşbaşı yerine hindi eti, peynir ve zeytine alternatif arayışları, domates ve salatalıkta tane hesabı vb derken ülke "kara kara düşünen market insanları" ile tanışıyor.

Satın aldığını 4 temel besin için ortalama 250 TL ödüyorsunuz. Aynı paraya yakın zaman önce neredeyse aylık ihtiyaçlarınızı alabiliyordunuz.

Paramızın adı dışında ne itibarı ne de değeri kaldı. Zammın iyi tarafı abur cuburu bıraktık, israftan kaçınıyoruz. Fakat bu kez de sağlıklı ve insan gibi beslenemiyoruz.

Sokakta insanlar son derece gergin ve dertli. Ay sonunu nasıl getireceğini bilemiyor. Esnaf desen artan maliyetler nedeniyle müşteri bulmakta zorlanıyor, ürününü satamıyor. Maaşlı çalışanlar icralık olmadan kredi kartı borçlarını çevirmenin peşinde.

Sendikaların verilerine göre Türkiye’de 8 bin 28 liranın altında kazananlar açlık sınırının altında yani aç! 26 bin 155 liranın altında kazananlar ise yoksul sınıfında yer alıyor. Bir kişinin yaşama maliyeti 10 bin 837 lira.

açlık ve yoksulluk sınırı

Ülke kaynamayan tencereler nedeniyle tatsız tuzsuz. Tek teselli ve ülkenin medet umduğu gelen turistin getireceği dövizler.

Türkiye ekonomik olarak da toplumsal olarak da sağlıklı bir yere gitmiyor.

Hırsızlık, gasb, intiharlar, boşanmalar ve şiddet vb. ile yüzleşeceğimiz dönemler yaklaşıyor!

Üstelik bu çöküşün sonu da toplumsal bir felakete çıkarsa kimse şaşırmasın!

Dosya Haber

Ekleme Tarihi: 7 Kas 2022 01:00