Köşe Yazısı Güncelleme Tarihi: 18 Ağu 2016 03:19

Bugün söyleyemeyeceksek ne zaman!

Bugün söyleyemeyeceksek ne zaman!
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 1 ay geçti. Halkın sokaklarda istikbali için beklediği “Demokrasi Nöbetleri” sona erdi. 

Kamu otoritelerine göre de artık aktif bir darbe tehlikesi yok. Yani yeni bir kalkışma ya da darbe girişiminin gerçekleşmesi şimdilik mümkün değil.

Bana sorarsanız ‘Darbe girişimi gecesi sokaklara inmek ve can vermek’ işin en kolay kısmıydı. Tarih boyunca da böyle olmuştur. Asıl mesele bundan sonra başlıyor

Sahaya inmek milletle bir savaşı kazandırır ama bir ülke inşa etmek için ortak akıl, adalet, liyakat ve çok çalışmak gerekir. 

Yani anlayacağınız asıl “darbeyle mücadele” bundan sonra başlıyor. 

Hemen hergün ekranlarda, gazetelerde, dijital mecralarda Fethullahçı Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanması’nın (FETÖ/PDY) yaptıklarını izleyip hayrete kapılıyoruz. 

Aslında bir çoğunu komşunuzdan, mesai arkadaşınızdan, ticaret yaptığınız işletmelerden ya da mahallelinizden bilseniz de yine de hayret ediyorsunuz. 

Belki de bir yakınınız yargıya, emniyete, askeriyeye veya bürokrasinin diğer birimlerine referans/iltimas ile girdiğinde, “En azından alnı secde görüyor” denildiğinde siz de oradaydınız. Ve bu duruma hiçbir ses çıkarmadınız. 

Oysa şimdi itiraz ediyorsunuz.

Haklısınız da çünkü yapılan işten çok artık neyi amaçladıkları ilgilendiriyor. 

Ortaya çıkan son tablo da popüler söylemlerinde olduğu gibi maksatlarının ‘Allah rızası’ olmadığını net olarak ortaya koyuyor.

Beni hayret ettiren ise cemaatin amaçları ve sapkınlığa varan inançlarına okumuş ve eğitimli kesimlerden nasıl bu kadar kolay taraftar bulduğu oluyor. 

Ticari olarak çarka mahkum olan ya da sosyal yaşamında bazı temel ihtiyaçlarından dolayı sığınmak zorunda kalanları da masum bulmuyorum ama onları bir taraf koyduğumda, her biri yüksek tahsilli, her biri akıl ve beceri küpü insanların nasıl olup da şirk niteliğinde biat taleplerine inandığını aklım almıyor.  

Kandırılmak bir yere kadar ama itirafları okuyup dinledikçe inanan insanların “peygamberin ruhaniyeti az önce buradaydı” gibi safsatalara bile itimat etmesinin altından makam, mevki ve para hırsı çıkıyor.

Birazdan söyleyeceklerim bazı yasama ve yargı yetkilerinin kısıtlandığı OHAL döneminde birtakım tepkileri çekebilir fakat bunları bugün söylemeyeceksek ne zaman söyleyebiliriz! 

Burada özellikle altını çizerek belirtmek isterim ki ne 37 yılı geride bırakan ben, ne bir yakınım ne de henüz yaşını bile doldurmamış olan dijital mecram Dosyahaber.com yaşamlarının ve faaliyetlerinin hiçbir döneminde doğrudan ya da dolaylı olarak ne bir cemaat ne bir siyasi yapı, ne de bir gizli amaçlı örgütlerin içerisinde olmadı. 

Hiçbir parti cemaat, vakıfi dernek, gelenek vb. unsurlara taassub seviyesine bağlanmadım ve hiçbir bireye sonsuz biat etmedim.  


Mısır’da darbe yapıldığında da meydanlardaydım, 15 Ağustos’ta ülkemin istikbali için tankların önüne de atıldım.

Bu nedenle söyleyeceklerimi son derece gönül rahatlığı içerisinde söylüyorum ve bir vatandaş olarak vazifemi yerine getirmeyi bir borç olarak görüyorum. 

Bazı temel korkularım var ve bu korkuları daha iyi bir gelecek için taşıyorum! 

İşte bunlardan bazıları: 

•    Darbe girişimi sonrası Türkiye’de resmi olarak olmasa da fiili olarak bir tek parti (AK Parti) rejimi benzeri bir durum mu yaşanacak?

•    Askeri ve sivil kurumlarda, yargıda ve yürütmede göreve getirilenlerin liyakatleri arasında “iktidar  partili” olmak şartı mı olacak?

•    Darbe öncesi şikayet ettiğimiz lakin darbe tehlikesine maruz kaldığımızda ertelediğimiz sorunlar yok mu sayılacak?

•    15 Temmuz öncesi rüşvet, iltimas, ihaleye fesat gibi yüz kızartıcı suçlar darbe sonrası yokmuş muamelesi mi görecek?

•    Darbe soruşturmalarında gözaltına alınan, görevden el çektirilen veya tutuklanan masum vatandaşlarla ilgili adalet mekanizması seri çalışacak mı?

•    Medya darbe öncesindeki gibi doğru ve bağımsız haberden çok propaganda amaçlı mı faaliyetlerini sürdürecek? Medyanın darbe  girişimini rating uğruna sulandırmasına göz mü yumulacak?

•    Özellikle çok sayıda çalışanı bulunan ve Türkiye’nin ekonomi sektörlerinde söz sahibi şirketlere atanan kayyumların yetersizliği yüzünden bu şirketler kapanacak ve çalışanları işsizliğe mi terk edilecek?

•    Darbe Girişimi, FETÖ ve Paralel Devlet Yapılanması gibi organizasyonların içerisinde olmayıp sadece ibadet, yardım ve geçim maksadıyla bu şirketlerde çalışanlar ilerideki yaşamlarında da fişlenecek mi?

•    İstihbarat birimlerinden kaynaklı zafiyetler için gereken adımlar atılacak mı?

•    Siyasi partiler arasındaki söylemlerde bölücü, kutuplaştırıcı üsluba geri mi dönülecek?

•    TSK ve Emniyet gibi ülke güvenliğini yakından ilgilendiren teşkilatlarda kaybedilen itibarın kazandırılmasına yönelik çalışmalar yapılacak mı?

•    Türkiye’yi son dönemde zora sokan Dış Politikada “komşularla sıfır sorun” anlayışına yönelik adımlar atılacak mı?

•    Etnik köken veya mezhepler ülkenin içerideki ve dışarıdaki politikasında yine belirleyici mi olacak? 

•     PKK ve diğer terör örgütleriyle mücadelede zafiyet ya da ihmal gösteren bürokrat, siyasi, asker ve polis gibi unsurların istifaları istenecek mi?

•    Toplumsal hayatta skandala varan davranışların sorumlularına görevden el çektirilecek mi?

•    Türkiye 15 Temmuz sonrası inşaa edeceği Yeni Türkiye konusunda şeffaf olacak mı?

Zaman her şeyin tanığı biz de ömrümüz oldukça bu soruların yanıtlarını göreceğiz.

Hakan GÖKSEL 
[email protected]
[email protected]









 

Ekleme Tarihi: 18 Ağu 2016 03:19