Canikli’den parlamenter sisteme "Devekuşu" benzetmesi
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Türkiye’deki sistemin parlamenter bir sistem olduğunun sadece bir ’yutturmaca’ olduğunu savunarak, "Ne deve ne kuş, devekuşu" benzetmesini yaptı.
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Türkiye’deki sistemin parlamenter bir sistem olduğunun sadece bir ’yutturmaca’ olduğunu savunarak, "Ne deve ne kuş, devekuşu" benzetmesini yaptı.
Adana Sanayi Odası’nda düzenlenen "Türkiye Ekonomisinde Son Dönemdeki Ekonomik Gelişmeler" konulu toplantıya katılan Canikli, iş adamlarıyla buluştu.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç, hükümetin ticari reformları nedeniyle Başbakan Yardımcısı Canikli’ye teşekkür etti. Kıvanç, hedeflerinin Adana bölgesini Marmara’dan sonra önemli üretim merkezi haline getirmek olduğunu kaydetti.
Adana Valisi Mahmut Demirtaş da Adana’nın tarıma dayalı sanayisinin önemine vurgu yaptı. Darbe girişiminin ardından dayanışma ruhuyla planların boşa çıkartıldığını söyleyen Demirtaş, meydana getirilmeye çalışılan ekonomik kriz senaryolarının da hükümetin ekonomik stratejileri sayesinde püskürtüldüğünü dile getirdi.
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli ise 2008 küresel krizinden Türkiye’nin ekonomik zarar görmediğine dikkat çekerek güçlü bankacılık sistemine dikkat çekti.
Türkiye’nin iç karışıklıklara ve dış coğrafyadaki savaşlara rağmen büyüdüğünü ifade eden Canikli, hem ülkenin toprak bütünlüğünü korumaya çalıştıklarını hem de başarıyla ekonomik reformlar yaptıklarını dile getirdi.
PKK, FETÖ, DEAŞ gibi terör örgütlerinin aynı merkezden kumanda edildiğini de söyleyen Canikli, 16 Nisan’da yapılacak anayasa referandumuna karşı şer odaklarının birleşerek saf tuttuğunu söyledi. Uluslararası güçlerin Türkiye’ye yönelik oyunlarından bir örnek veren Canikli, 28 Ocak tarihinden 10 gün önce TL’nin değer kazanmaya başladığını ancak kredi derecelendirme kurumu Fitch’in kredi notunu düşürmesinin ardından TL’nin yeniden değer kaybettiğine işaret etti.
FETÖ’nün ekonomi ayağıyla da emin adımlarla mücadele ettiklerini ifade eden Canikli, FETÖ’ye bulaşmayan şirketlerin haklarının gözetileceğini, bulaşanların ise titizlikle yapılan çatışmalar neticesinde cezalandırılacağını anlattı ve kamuda ise 100 bin civarında çalışanın kanun hükümde kararname ile meslekten ihraç edildiğini, tespitlerde hata oranının ise yüzde 1 olduğunu söyledi.
Ekonomiyi güçlendirmek adına reformlar da yaptıklarını açıklayan Canikli, 2 milyon 100 bin yeni istihdam sağlayarak iç piyasanın canlandırılacağını vurguladı. Canikli, satın alma gücünün artırılması için beyaz eşya, mobilya, konut gibi alanlarda vergilerden fedakarlık yaptıklarını hatırlatarak, 460 bin kobiye de toplam 10.8 milyon lira faizsiz kredi vereceklerini, büyük firmalara da 250 milyar liralık kredi oluşturacaklarını kaydetti.
"MEVCUT YÖNTEMLE TÜRKİYE İLERLEYEMEZ"
Anayasa değişikliğine ilişkin açıklamalarla konuşmasını sürdüren Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, 1982 anayasasıyla Cumhurbaşkanı’na çok büyük yetkiler verilmesi nedeniyle Türkiye’nin yönetim mekanizmasında mantıksal problemler olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı ile Başbakanın yürütme yetkilerinin aynı olduğunu söyleyen Canikli, "Bir sürecin tamamlanması için 2 yerden geçmesi gerekiyor. Başbakan’ın önermesi, Cumhurbaşkanı’nın onaylaması gerekiyor. Biri olmazsa işlem gerçekleşemiyor. Bu yöntem çok büyük bir tehdittir. Bu yöntemle Türkiye ilerleyemez, kendini taşıyamaz" diye konuştu.
"BU SİSTEM KAVGAYI, KAOSU İÇİNDE BARINDIRAN MEKANİZMA"
Geçmiş dönemlerden örnekler veren Canikli, 2002 yılına kadar Türkiye’deki tüm krizlerin sebebinin bu yönetim karmaşası olduğunu söyledi. Adnan Menderes-Celal Bayar, Turgut Özal-Yıldırım Akbulut, Süleyman Demirel-Tansu Çiller, Ahmet Necdet Sezer-Bülent Ecevit’ten örnekler veren Canikli, "Cumhurbaşkanına çok yetki veriliyor, tek adam olacak" şeklindeki eleştirileri de şöyle yanıtladı:
"Cumhurbaşkanımızın yetkiye ihtiyacı zaten yok ki. Zaten çok güçlü bir lider, halkın da teveccühü var. Onu da kullanıyor zaten, ilave yetkiye ihtiyacı yok. Sıkıntı o değil. Sıkıntı, her zaman güçlü lider, Cumhurbaşkanımız gibi liderlerin geleceğini garanti edebilir miyiz gelecekte? Edemeyiz. Nitekim 82’den 2002’te kadar gelmemiş, ona yakın veya güçlü diyebileceğimiz liderler elbette olmuş ama onlar bile problem yaşamış. 14 yıldan beri yaşamıyoruz. Çünkü çok güçlü bir liderimiz var ve o liderliğin altında başbakanlık yapan, kader birliği yapmış başbakanımız var o yüzden yaşamıyoruz ama bu sistem her zaman kavgayı, kaosu içinde barındıran bir mekanizma, yöntem. Bundan kurtulmamız lazım. Aksi halde şu andaki lider kadromuzdan sonra ileride hiçbir şeyin garantisi yok. Tek adam diyorlar. Allah aşkına İngiltere’de durum nasıl? Başbakanı var. Bütün yetki onda. İcrai yetkisi onda. Kraliçenin hiçbir yetkisi yok. İngiltere’de tek adam sistemi var onların ifadeleriyle? Almanya da aynı şekilde. Cumhurbaşkanı’nın hiçbir yetkisi yok Almanya’da. Orada da tek adam. İngiltere diktatörlükle mi yönetiliyor? Almanya diktatörlükle mi yönetiliyor? Şu anki sistem parlamenter sistem de değil. Öyle yutturmaya çalışıyorlar. Ya Kemal Kılıçdaroğlu özellikle. Hiçbir parlamenter sistemde bu yok hele Cumhurbaşkanını halk tarafından seçiliyorsa Cumhurbaşkanlığı sisteminin en önemli unsurlarından birisidir. Parlamenter sistem değil. Başkanlık ya da Cumhurbaşkanlık sistemi de değil. Başka eksikleri de var. Ne deve ne kuş. Devekuşu. Bu bile proje. Ya bu kadar da komplo teorisi olur mu diyeceksiniz ama evet proje. Böyle kuralla yönetilen, ülkenin kafasını kaldırması, nefes alması, istikrarı sağlaması, yönetimde güçlü modeli uygulaması çok zor. Baba oğulla olsa kavga eder."
"MİLLETVEKİLİNE MÜNHASIRAN KANUN TEKLİFİ VERME YETKİSİ GELİYOR"
Meclisin yetkisini kaybettiğine ilişkin iddiaları da yanıtlayan Canikli, tam aksine meclisin böylece ayağa kalkacağını ifade etti. Hiçbir milletvekilinin kanun teklifinin hükümet onayı olmadan yasalaşmadığını anlatan Canikli, "Bu sistemde kanun teklifi verme yetkisi munhasıran milletvekillerine verildi. Cumhurbaşkanı sadece bütçe yasası teklifi verecek. Önerisini götürecek onun dışındaki tüm kanunları milletvekili yapacak. Dediklerinin tam tersinde. Siyasette bugüne kadar çok yalanlar söylendi ama şu dönemdeki kadar manipülasyon yapılmadı. Tüm dünyada tüm Cumhurbaşkanı, Başbakan, başkanlar partilidir. Buradan yola çıkarak yok tek adamdır çok adamdır benzetmesi yapabilir misiniz ya? Amerika’da da başkan partilidir. Bir parti desteğiyle seçiliyor sonra partiyle ilişiği kesilir. Kağıt üzerinden kesebilirsiniz ama ruhundan kesebilir misiniz? Hiç bu kadar kuyruklu yalan çıkmadı, gerçeği yansımayan kafa karıştırıcı yalan yanlış şeyler söyleniyor ki bunları söylemek durumunda kalıyoruz. Elimizden gelen gayreti gösteriyoruz ama bu tehlikenin, Türkiye’nin geleceğini tehdit eden bu yönetim modelinin netleştirilmesi sadeleştirilmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
"SİSTEM TIKANDIĞINDA KAVGAYI MİLLET ÇÖZECEK"
Cumhurbaşkanı’na meclisi feshetme yetkisi getirilmesi diye de bir şey olmadığını sözlerine ekleyen Canikli, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Verilen yetki, sistem tıkandığı zaman mesela Cumhurbaşkanı meclisle birbirine girdi, birbirinin aleyhinde kararlar çıkarıyorlar bu durumda yapılması gereken şey yeniden seçime gitmek. Kavgayı millet çözecek, başka yolu yok. İşte Cumurbaşkanı’na bu gibi durumlarda seçime yeniden götürme yetkisi veriliyor. Meclisi seçime götürürse kendi görev süresi de bitiyor. Çok güzel, harika bir sistem. Burada Cumhurbaşkanı meclise karşı olumsuz bir duygu besleyip ondan dolayı meclisi feshettiğini söyleyemiyor. Derse kendisinin de görev süresi tamamlanıyor. Her yönüyle mantıklı, rasyonel, Türkiye gerçekleriyle örtüşen bir model. Cumhurbaşkanı seçim yenileme kararı alırsa meclis seçimleri de yenileniyor ikisinin yetkisi de aynı. Ya uzlaşacaklar ya da hep birlikte seçime gidecekler. Aynı şekilde Cumurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50’den fazla oy şartı aranıyor. Yüzde 50+1 kişiyle bir kişi Cumhurbaşkanı seçilebilir dolayısıyla seçimde bile toplumun değişik kesimlerinden destek almak için uzlaşma modelini zorlayan bir sistem aslında. Ama şu anki sistem öyle değil. 3-4 siyasi parti mecliste sandalye sayısına göre milletvekili sokabiliyor ya da grup oluşturuyor tek başına sağlayamıyor. Aralarında görüşmeler başlıyor. Milli iradenin nasıl tecelli edeceği Allah bilir. Miletin işaret ettiğinin çok uzağında bir siyasi yapı hükümeti kurabilir. Refahyol’dan sonraki siyasi tabloyu düşünün. Erbakan istifa etti, hükümet kurma görevi teamullere göre ondan sonraki en çok elinde sandalye olan siyasi partinin genel başkanına, Tansu Çiller’e verilmesi gerekiyordu. Kime verdiler? Mesut Yılmaz’a. Millet oyu başkasına verdi hükümeti başkası oluşturdu. Bu önerdiğimiz modelde hiçbir şekilde yönetim zafiyeti söz konusu değil."
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, konuşmasının ardından basına kapalı yapılan toplantıda iş adamlarının sorunlarını dinledi.
(Nuri Pir - Umutcan İşledici/İHA)