Gökyüzünün matematiğinde Balık burcu dolunayı

2009 yılından 14 yıl sonra mavi ay ve süper ay bir arada bu balık dolunayında ve bu efsane dolunay, venüsün etkisindeki yükselen Aslan burcuyla bize merhaba diyor.

Aslanın aşkı güzeldir ancak 12.ev konularıyla birlikte bizimle. Bizi değersiz hissettirecek haller ve ilişkiler, tutulu kalmalar, aldanmalar, aldatmalar gibi.

Biz bu aşkın neresindeyiz? Tabii ki, İlahi aşkla ilimle lütufla ilerleyen olmaya talibiz. Kendi sahnemizi kendimiz yaratacağız. “O sahne de biziz başrol oyuncusu da.”

“Şimdi” sana fırsat! Yeni baştan yarat kendini!

Bir şey daha var, borsa gibi spekülatif piyasada gündeme düşecek durumlar da söz konusu olacak.

Meşale elimizde, bilginin bilgeliğin meşalesi bizimle ise bilinç sıçraması mümkün, cehaletin meşalesi bizimle ise yakıp yıkıp geçecek, ağır ağır ödenen bedeller ile.

Dolunay 2-8 aksında gerçekleşiyor ve duble duble etkilerle, efsane ay’da Satürn Neptün etkisi varken aynı zamanda venüs pluto da var sahnede.

Bir de rakamların diliyle akan aktaran olarak güneş, ay ve ay düğümleri 7 rakamını, efsane ay durumu, tepe noktası ve yükselen derecesi 5 rakamını çalıştırıyor, tamamlanma enerjisi, üslü sayıların etkisi gibi oldukça yüksek mi yüksek enerjisi ile bizimle. Zati etkileri bir kaç gündür görünür oldu, biz de seyir halinde izliyoruz.

> O vakit soralım kendimize. Kim olmak? Ne olmak? Yeniden yenilenen, tazelenen olarak içe bakışımızla, iç keşiflerimizle yeniden doğmak! Her gün doğan yeni güneş olmak! An ve an güncellenen YENİ BEN olmak.

Bu dolunay haritası gösteriyor ki, öz değerlerimiz, maddi manevi değerlerimiz, kendimize ait dediğimiz her şey, umuma açık, rutinleşmiş, değersizleşmi ve hal ile anlattığımızda, kendimizi feda ettiğimiz hallerimiz, kurban olduğumuz hallerimiz, hizmet etmeye kendimizi adadığımız hallerimiz …

Oysa ki efsane dolunayın tepe noktasında boğa burcu var. Maddi manevi değerlerimize, öz değerlerimize sahip çıkmamızı ve kadrimizi bilmemizi istiyor. Ne zaman biz bu hedefimize ulaşırsak gökyüzünün hediyeleriyle de buluşan oluruz.

Koç-Terazi Ay düğümleri bu dolunayda “ben biz dengesini” daha çok görünür eyleyecek. Biz olmanın konforunu, Bizi, biz için kendimizi feda etmeyi bıraktığımızda, ancak BEN olmayı öğrenebileceğimizi söylüyor. Bu bencillik değildir.

Bilakis kendimizi bilmeyi anlatır bize. Bir insan içindeki ben’i bulamamış, onun kadrini bilememiş, onu merkezine alamamış ise kendini bilmiyor demektir. “Kendimizi bilmekle başlar her şey!”

“Ben varsam dünya var!” Ve ancak kendini bilen, “BİRLİK BİLİNCİ’ne”ulaşabilir, BİZ olabilir, BİZ’i BİR eyleyebilir layıkiyle.

Bu dolunay da kendi vatanımız hatta bedenimiz dahi bize yabancı görünecek, bize uzak görünenlerde, yakın hissettirecek. Sağlığımızdan bizi uzaklaştıracak haller ile halleşeceğiz.

Bize, bedenimizi dahi unutturacak halleri şahitlikle seyirde olmayı seçtiğimizde bedenimize de vatanımıza da sahip çıkabiliriz, yoksa bizde bu hengamenin içinde yok olmaya mahkum oluruz.

İçimizdeki darlık bizden; dışarıda seyreylediğimiz alem, içten dışa yansıyan, sebebi dışarıda zanneden, bu dünyadan boşa geçen, ömrünü eder “hizlan”.

Az kolay günlerden geçiyoruz. Kendimizi keşf ile meşgul olmakta fayda var. Dışarıda ki kaosun çözümü, dışarda değil, içimizde! Dengede ve merkezimizde olduğumuzda biz

“Fetihler” kazanırız.

“Kendini fetheden alemleri de fethetmiştir!”

Günlük hayatımızda tasavvur dahi edemeyeceğimiz öyle haller olacak ki, devrim niteliğinde olgular, yep yeni durumlar aşikar olacak, yeni bir meslek, yeni bir yasa gibi toplumu ilgilendiren bu haller de, tam bir değişimin dönüşümün içindeyiz.

Ve ekibin bir parçası olup bir olmaya uyumlanırken, kendin olmayı, özgün olmayı, özgürlüğünü, birey olarak kendini de canlı diri tutmayı bileceksin.

Şu anda akan aktaran olarak biz dahi şaşkınlık içinde karmaşayı kargaşayı görüp akışla gelene saygı duyuyoruz. Biz, ben, sen, diğerleri vb bölünmüşüz, bölük pörçük oluşumuzu dahi seyirdeyiz.

Eli sopalı öğretmen eşliğinde bu efsane dolunay bizlere öyle ya da böyle öğretecek tüm sorumluluklarımızı. İlişkiler, anlaşmalar, ortaklıklar, toplumlar, milletler arasındaki yarım kalmış ne varsa; ya tamamlanacak ya da o yarımı da kaybedecek.

“Sorumlulukları bilenlerden olduğumuzda”tamamlanmamızda mümkün olacak. Hatırla!

İlk orta lise eğitimi ile ilgili ve her türlü iletişimi ilgilendiren durumlar, teknoloji sosyal medya gibi bunlarla ilgili aniden gündeme oturacak olgular söz konusu olacak.

Aile köken atalara bağımlı olmak, körü körüne biat etmek, olmazsa olmaz kalıplara tutunmaya devam etmek, töreleri yasa gibi görmek bildiğimiz alanda kendimizi esir etmekten başka bir şey değildir. Bu esaretten kurtulmak mümkün. Fark et ve harekete geç C’ESARET ile!

Bizim doğru bildiğimiz yanlışımız da var; aile içimize, özel hayatımıza, aşkımıza, evladımıza bakışımız öyle ciddi ki, bu hallerimizin her birini, bize görev verilmiş gibi yapıyoruz, ciddiye alıyoruz.

Oysaki burası, bir resmiyet içinde olunacak bir işyeri değil. “Yuvam”dediğimiz evimizdir, özelimizdir.

O an yuvamızda onunla olmanın keyfini yaşamayı, onunla olmayı, ona dokunmayı, onunla oynamayı, verdiği hazzı almayı, coşmayı, heyecanlanmayı, gülmeyi, ağlamayı, hissetmeyi unutmuşuz.

Vurdum duymazlığı seçmişiz.

“Uy’an ve sev ve hisset!” Yoksa her şey yitip gitmiş olacak.

“Duygularımızla öğretecek bu efsane dolunay. Ailene, eşine, evladına ve vatanına sahip çık aşkla ilimle lütufla!”