Gözyüzünün Matematiğinde Koç Dolunayı neler getirecek?
Kendimizle başbaşayız, lakin biz kendimiz olmaktan çok uzaktayız. Pekiyi Gözyüzünün Matematiğinde Koç Dolunayı neler getirecek?
GÖKYÜZÜNÜN MATEMATİĞİNDE KOÇ DOLUNAYI
Kendimizle başbaşayız, lakin biz kendimiz olmaktan çok uzaktayız. En iyi ikinci adamız, tüm iş akışını en iyi idare edeniz, tüm sorumlulukları üstlenen ve üstenmekle de kalmayıp işi sonuna kadar en disiplinli şekilde götüreniz. Ya kendimiz, ya kendimize olan sorumluluklarımız, iç disiplinimiz, ya kendi kadrimiz yaratımımız ya da kendimize verdiğimiz değer, içimizdeki cevher…hiç birimiz bilmiyoruz.
Bizim haricimizdeki herkes; evladımız, eşimiz, sevgilimiz, ailemiz, yakın efradımız, akrabamız, sosyal çevremiz vb.ne düşünüyor bu kadar mı önemli?
Onların onayı olmadan biz bir hiç miyiz? Ya da onları bu kadar sevilmeye sayılmaya layık görürken biz hiçin hiçi gibi görünmeyen değer verilmeyen miyiz?
Görmek na-mümkün! Anne rahminden itibaren tüm zerrelerimize sirayet etmiş kemikleşmiş olanı görmemiz bu bilinçle bakan gözlerle mümkün mü
Defa defa yazdırılmasına rağmen, bu büyük puta
“EL ALEM NE DER PUTU”na veya “el alem İYİ DESİN PUTU”na körü körüne inancımızı hala yıkamadık. Halen işitiriz herkesin ağzından!
Eee biz ne zaman kendimiz olmayı öğreneceğiz? İçerdeki BEN’e ne zaman sahip çıkacağız?
İçeri ile dışarısı arasındaki dengeyi ne zaman kuracağız? İçeride dengeyi kuramayan İÇİN bu “zamanın varlığı” mümkün mü?
Tüm zodyak bizim için “kendimize karşı olan tüm sorumlulukları”daha öncesinden de gökyüzünün Matematiğinde gönül diliyle anlatsa da biz hangi birini uygulayabildik?
Uygulamaktan geçtik kaç fırtına koptu içimizde? Kaç defa içten vura vura gösterdi kaçtığımız duyguları?
Bu kaçıncı sırtımızdan aldığımız kahpe darbe?
Bu kaçıncı suistimal edilişimiz? Haksızlığa uğrayışımız?
Yaşadığımız bizim yansımamız! Sebepler misalinin sebebi kaynağı biziz! Müsaadeyi vermişiz de şuurumuzun haberimiz yok.
Dışarıya tapan iç’eri p.ç eder! İçine bakan aslına rücu eder! C. C. A.
Kendine “…mış gibi” davranan “doğru olanla” ve “dürüst olanla” buluşan olabilir mi?
Şair Yusuf Şahin Ceritli’nin şiirini hatırlayan olduk, tam da bu hali ne güzel anlatır dizelerinde;
“Kendin olmadan, kendini sevmen mümkün mü? Seni senden uzaklaştıranlara mahkûm oluşunu sorgulama vakti!”
İnsanoğlu ne meraklıdır dışarıyı değiştirmeye. Sanır ki her şeyi yapacak kudrete sahiptir. Oysa ki dışarıyı değiştirmeye, yaratılmış hiç bir varlık muktedir değildir. Fakat insan oğlu öyle bir kibirin içindedir ki her şeyi değiştirebileceğine inanır, bütünün faydasına yapılan iyilikdendir diye düşünürken dahi nefsi de çıkarı da iş başındadır, her şeye müdahil olur. Yeni karmalar yaratır, ektiğini biçmek üzerine!
Hz. Ali’nin sözü, bu değişimdeki gücün merkezini, bizim için gösteren anahtardır. “
“Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, ama en büyük âlem sende gizlidir.”
Kendimizi iyileştirdiğimizde en büyük alemi de iyileştirmiş olacağız. Değişim dönüşüm içeride olduğunda, dışarıda yansıması görünür olur. Bütüne hizmetimiz, içeriye hizmet ile başlar. Yunus Emre’mizi de hatırlayan olduk.
Kendimizi bilmek için, kendimizle tanıştık mı? Bizi ifade edebilecek duygularımızla tanıştık mı? Kendimizle baş başa randevuya iştirak etmeye cesaretimiz var mı? Kainat bizde sırlı olduğuna göre içimizdeki bilinmeyene doğru adım atmaya güvenimiz tam mı? Kendimizden kendimize yaşam felsefemiz:
Tüm sırlar, AN’da sırlanmıştır. AN’da ol! Kendi merkezinde dengede ol! Kendin ol!
Sevmek, sevgiyi tanımlamakla başlıyor ise bu sevgi dünyalıktır. Her şeyi tanımlamaya ihtiyaç duyan da zihnimizdir, bilincimizdir. Tanımlanan her şeyin sınırları da çizilmiştir. Her bir tanımın hududu da kişiden kişiye değişir, görecelidir. Kimisini az seversin kimisini çok seversin kimisini de hiç sevmezsin! Ayrıca Sevmek çıkarımıza hizmet ediyor ise halk diliyle yavşaklıktır.
Sevmek aslına hizmet ediyor ise AŞK ‘la sırlanan olmuştur. Ne tanımlamaya kelimelerin gücü yeter ne de hududsuzluğunun yüceliğini görmeye. Hatta sadece yaşarsın her halinle hemhal ola ola… anlatmaya ihtiyaç duymazsın! İşte tam da bu hemhal ile yaratılmış olanı yaradandan ötürü sevebildik mi? Özellikle yaratılmışlardan biri olarak kendimizi sevibildik mi aşkla?