Kendini Gerçekleştiren Kehanet: Ortadoğu'da son perde
Orta Doğu üzerine konuşurken hep aynı cümleyle başlıyoruz: “Bu bölgede her şey önceden planlanmıştır.”
📝 KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN KEHANET: ORTADOĞU’DA SON PERDE
Orta Doğu üzerine konuşurken hep aynı cümleyle başlıyoruz: “Bu bölgede her şey önceden planlanmıştır.” Yıllardır dile getirilen ve artık neredeyse inanç düzeyinde kabul gören bu söylem, bizi yeni bir gerçekle yüzleştiriyor: Ortadoğu’daki çöküş senaryoları bir kehanet değil, bir planın içselleştirilmiş hâlidir. Ve bu plan, şimdi kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüştü.
⸻
🔁 “Sıra İran’da, sonra Türkiye’de” Söylemi Gerçek mi, Gerçekleşen mi?
Irak düştü, Libya parçalandı, Suriye tarumar oldu. Ardından şu cümle yayılmaya başladı: 👉 “Sıra İran’a, sonra Türkiye’ye gelecek…”
Önce bir fikir olarak yayıldı. Sonra medya bunu manşetlere taşıdı. Ardından akademik tartışmalar başladı. Devletlerin iç güvenlik politikaları bile bu senaryo üzerine inşa edildi. En nihayetinde halk, siyasetçi, asker, bürokrat herkes buna inandı. Ve inandıkça, bu olasılık ihtimal olmaktan çıkıp, yön verilen bir rotaya dönüştü.
İşte burada devreye psikolojideki o güçlü kavram giriyor:
“Kendini gerçekleştiren kehanet.”
İnsan bir şeye yeterince uzun süre inanırsa, davranışlarını da o yönde şekillendirmeye başlar. Sonuçta kehanet gerçekleşir – çünkü biz onun gerçekleşmesi için bilinçli ya da bilinçsiz çalışmışızdır.
⸻
🇮🇷 İran: Her Zaman Hedefteydi
İran, uzun süredir Batı için “kontrol edilemeyen değişken” konumunda. Hem Şii eksenli politikaları hem de anti-İsrail söylemi nedeniyle sürekli izole edilmeye çalışıldı. Ambargolar, siber saldırılar, suikastlar, vekâlet savaşları… Ve bugün, nihayet “sıra geldi” denen aşamadayız. Tahran’da patlamalar, Tebriz’de bombardımanlar, Şiraz’da hedef alınan altyapılar…
İran halkı ve yönetimi, yıllardır bu saldırı beklentisiyle yaşadı. Kimi zaman içe kapandı, kimi zaman daha da radikalleşti. Her adımında dış güçlere karşı bir refleks geliştirdi. Sonuç? Tam da Batı’nın İran’dan korktuğu o profil ortaya çıktı. Ve kehanet yine kendini gerçekleştirdi.
⸻
🇹🇷 Türkiye: “Toprakları En Çok İstenen Ülke”
Türkiye için bu söylem çok daha tehlikeli. Çünkü biz bu kehaneti sadece dış aktörlerin değil, kendi içimizdeki aktörlerin de dillendirdiği bir anlatıya çevirdik.
“Türkiye parçalanacak…” “İç savaş çıkacak…” “Bir sabah kalkacağız ve sınırlarımız değişmiş olacak…”
Bu söylemler artık analiz değil, korku imalatıdır. Ve ne yazık ki korku, iktidar üretmenin en etkili yoludur. Bugün Türkiye’deki her toplumsal kutuplaşma, her provokatif söylem, her anayasal oynama aslında o kehaneti gerçekleştirmeye bir adım daha yaklaşıyor.
⸻
🧠 Kehanetin Psikolojisi: Korku Satılır, Gelecek Biçimlenir
Her coğrafyada korku bir silahtır ama Ortadoğu’da korku bir inşaat malzemesidir. Korku yayılır, planlar yapılır, halklar savunma pozisyonuna geçer, liderler otoriterleşir. Ardından bir gün, gerçekten de kriz çıkar. Tıpkı beklenen gibi.
Ve sonra biri çıkar der ki: 👉 “Bakın biz size söylemiştik.”
Oysa söyleyenin unuttuğu şey şudur: Bu kehanet sizin inancınızla değil, eyleminizle gerçekleşti.
⸻
💬 Son Söz: Geleceği Tahmin Etme, Geleceği Üret
Ortadoğu halkları artık şunu sorgulamalı: Biz gerçekten kaderimizi mi yaşıyoruz, yoksa başkalarının yazdığı senaryoda kendi rolümüze mi teslim oluyoruz?
Kehanetlerin esiri olmak yerine, hakikatlerin üreticisi olabiliriz. Ama bunun için önce söylemi değil, yönelimi değiştirmeliyiz.
Çünkü bu çağda kehanet, artık gökten inmez. Medya yoluyla yayılır, siyasetle meşrulaşır, halkla gerçekleşir.
⸻
📌 #Ortadoğu #Kehanet #Türkiye #İran #İsrail #BüyükOyun #KendiniGerçekleştirenKehanet #JeopolitikPsikoloji #DosyaYazı