Maç öncesi tablo sıradan bir beraberlik maçı gibi duruyordu. Hatta Gençlerbirliği araya bir gol sıkıştırabilirse sahadan galibiyetle bile ayrılabilirdi. Şenol Güneş’de bunu düşünmüş olacak ki defansta Vida yerine Medel ile başladı. Tosic’inyavaşlığını Medelin hızıyla kapatmanın hesabını yapan Güneş Medele süpürücü görevini verdi.
Ancak Gençlerbirliği hiç de beklendiği gibi kapanmadı. Aksine Beşiktaş’a karşı önde basmaya, maçı dengede götürmeye odaklandı. İlk 20 dakika her iki tarafın da iktidar kavgasına sahne oldu. Beşiktaş’ın kadro gücü ve tecrübesi Gençlerbirliği’ni yavaş yavaş defansa sıkıştırırken Ümit Özat’ın B planı devreye giriyordu. Oyun boyunu kısaltan Gençlerbirliği dar alanda neler yapabileceğini gösteriyordu bizlere.
Ne kadar kızsak da ümit Özat’ın hakkını da vermek lazım. Oyun akışını görüp kör inadı yapmak yerine takımı B planına geçirmek her baba yiğidin harcı değildir. Karşımızda futbol bilgisiyle yükselen bir Özat bulunuyor. Kendisine küçük bir tavsiye kimin haklı olduğundan bağımsız Şenol Güneş gibi Türkiye’ye mâl olmuş, aynı zamanda kendisinin de hocalığını yapmış bir insana karşı sabırlı olmayı öğrenmeli. Kaldı ki o tartışma konusunda Şenol Güneş’in haklılığı ve gösterdiği büyüklük su götürmez bir gerçek.
Beşiktaş’ın yer yer donuklaşan oyununa gelirsek, kimsenin kızmaya hakkı yok diye düşünüyorum. Bu takım 40’ıncı günde 10’uncu maçını oynadı. Bir bakalım bu 10 takım arasında kimler var? Fenerbahçe ile iki kere karşı karşıya gelen siyah beyazlılar, Trabzonspor ve Bayern Munichmaçlarını yaptı. Bir de Munich maçının 5-0’lık hezimetle bittiğini düşünürsek Şenol Güneş yorgunluğun yanında oyuncu psikolojisi ile de uğraşmak zorunda kaldı. Tüm bu maçlardan alnın akıyla çıkan Beşiktaş bugün şampiyonluğun en iddialı takımı olmayı başarmıştır.
