Köşe Yazısı Güncelleme Tarihi: 12 May 2016 19:15

Sorunlu medya, sorunlu haberler ve yayınlar 

Sorunlu medya, sorunlu haberler ve yayınlar 
Medya, bu dilimde tartışmaların odağında. Tartışmalar, ağırlıklı sorunlu haberler ve yayınlar ile ilgili. Doğal olarak savaş ihtimalinin, terör olaylarının arttığı bu dilimde medyadan daha itidalli bir dil talep ediliyor. Yalandan kaçınan, yorumlara dayanmayan haberler ve yayınlar talep ediliyor. Ama bu taleplere kulak veriliyor mu, aldırış ediliyor mu? 

Kulak verilmiyor, aldırış edilmiyor. Bu bağlamda örnek de çok. Evet çok. Biri terör ile ilgili yazılanlar. Yayın organlarının bir bölümünde PYD ve eylemlerinin görülmediği ortada. Yayın organlarının bir bölümünde terör örgütü ile mücadele eden güvenlik görevlilerince çocukların öldürüldüğü yalanının dillendirildiği ortada. 

Bu yalana siyasiler ile ilgili iddialar ilave edilebilir. Sosyal ağlarda doğan ve yayılan bu gibi iddiaların gazetelerde yer aldığı belli. Fuat Avni’nin tweetlerinin ve Pelikan Bildirisi’nde yazılanların hemen haberlere konu olduğu belli. Böyle araştırma veya tahlil ürünü olmayan haberlerin rolü ile Ahmet Davutoğlu’nun görevinden alındığı, siyasi gerilim doğduğu açık. Bu durum sorunlu medyayı ve sorunlu haberleri ele almayı gerektiriyor. Kuşku yok sorunlu medyadan ve sorunlu haberlerden ise yayın organlarını yönetenler sorumlu.

Topluma yön veren medya, hem siyasilerden hem de holdinglerden ilgi görüyor. Siyasiler fikirlerini yayma, holdingler de menfaatlerini koruma adına alana giriyor. Bu tavır, haber ve yayın etiğini terk ettiriyor. Onun için ihlallere bağlı adedi artan etik ilkeler önemli. İlkelerden bir bölümü şöyle: 

-Haberci, haberde mübalağalara yer vermemelidir.

-Haberci, haberin senaristi olmamalıdır. Örneğin ekonomi muhabiri şirketlere danışmanlık yapmamalıdır, emniyet muhabiri zanlıyı kızıştırmamalıdır.

-Haberci,  haberde maddi veya manevi menfaati esas almamalıdır.

-Haberde iftiraya varan ifadeler yer almamalıdır.

-Haberde bireyleri aşağılayan ifadeler yer almamalıdır.

-Haberde itham edilen tarafa cevap hakkı tanınmalıdır.

Maddelenen ilkelerin temelinde haberin doğruluğu ile haberin nesnelliği bulunuyor. Bunlar tanımlamada ve açımlamada yarar var. Doğruluğu olanın olduğu gibi sunulması ifade eder. Haberin doğruluğundan emin olunmalıdır. Kuşku duyulan haberden muhabir ve editör sorumludur. Onun için uydurma, yalan beyanlardan mutlaka ve mutlaka kaçınılmalıdır. Hikâyeye dökme adına olaylar büyütülmemelidir.

Haberin doğruluğu çarpıtma (disinformation) kavramını önemli kılar. Çarpıtma –bilinç dışı veya bilinçli- topluma yanlış haber vermektir. Bunun nedenlerinden biri artan rekabet ortamı ve haberi anında verme gayesi, biri de haberin menfaatlere ya da siyasi tercihlere göre yazılmasıdır.   

Nesnelliği ise haberin yorumdan ve değerlerden ari olması ifade eder.  Haber ve yorum bir birinden kopmalıdır. Bu tavır habere güveni artırır. Haberci, bir topluma ve gruba üyedir. Habercinin dini, ırkı ve fikri vardır. Yazıda bunları bir yana bırakması öyle kolay değildir.

Nesnellik haberde tarafgir olmamayı, yargılama yapmamayı, ithamlara yönelmemeyi, varsayımlara dayanmamayı gerektirir. 
Nesnellik haberin yazımında olduğu gibi seçiminde de bir sorundur. Muhabir önüne gelen pek çok olaydan birini öyküleme durumundadır. Burada muhabirin fikirleri ve olayın tarafları ile ilgili algıları devreye girer.

Tabii haberde nesnellik hakkaniyet ile irtibatlıdır.  Haberde yer alan taraflara önyargılı olmamak, hakkaniyet ile irtibatlıdır. Hakkaniyet ile haber üretiminde tarafların seslerine aynı oranda duyurmaları vurgulanır. Öte yandan haberin nesnelliği fikrine muhalefet edenler vardır. Onlara göre haber bir sosyal olayın anlamını belirler, bu anlam net olmasa da.  Ardından haber yapılan eylemin icracıları, eylemin yorumlanmasında belli bir rol oynar ama yorumları ayrıcalıklı değildir.

Yani Pelikan Bildirisi ile ilgili haberlerin araştırmaya bağlı olmadığı, teyit edilmediği aşikâr. Haberlerde olmayanın oldu gibi sunulduğu aşikâr. Burada siyasi gaye güdülerek konunun çarpıtıldığı görülüyor. Burada siyasi gaye güdülerek yönlendirme yapıldığı görülüyor. Neden? E, Pelikan’da yazılanlar teyit edilmedi. Yazılanlar ne Tayyip Erdoğan ne de Ahmet Davutoğlu tarafından onaylandı.  Kaldı ki Pelikan’da yazılanlar hakiki ise Davutoğlu daha evvel görevi bırakmalı idi, Erdoğan olaya daha evvel müdahil olmalı idi.

Erdoğan-Davutoğlu ile ilgili haberlerde nesnellik de geri planda bırakıldığı anlaşılıyor.  Davutoğlu’nun görevden çekileceğini beyan etmesinin ardından atılan ‘Saray Darbesi’ ve ‘Kovuldum’ gibi başlıklar da habere siyasi eğilimlerin ve yorumların ne oranda girdiğine işaret ediyor. Hadi yorumcularca nefret ile kaleme alınan yazılar anlaşıldı ama haberlere sinen o öfke hali anlaşılamıyor. Anlaşılamayacak da.  

[email protected]

Ekleme Tarihi: 12 May 2016 19:15