Türkiye, ekonomide başarılı bir tablo ortaya koyuyor. Ülke, artan büyüme oranı ve gelirleri ile dünyaca takdir ediliyor. Bu anlamda olumlu yanlara pek çok örnek vermek mümkün.
19 bin 301 doları bulan birey başına servet, yüzde 60’a varan refah seviyesi, artış eğilimine giren üretim ve ihracat gibi…
Evet, şu an yardım alan değil de yardım yapan bir Türkiye görüyoruz. IMF’ye kredi almak için değil de hibe vermek için başvuruda bulunan bir Türkiye’yi görüyoruz.
Tabii yukarıda verdiğim örneklerin bir anlamı bulunmadığını iddia edenler de çok. Yakın, akraba veya arkadaş ortamlarında bu iddialar dillendirilir. Bu ortamlarda ilk soru bellidir.
Bu sorular “Bu ülkenin hali ne olacak, nereye gidiyoruz?” veya “Ekonomi ne durumda?”dır. Bu soruları soranlar kendi fikirlerine uygun bir cevap bekler. Aksi bir cevap geldiğinde tartışma alır başını gider.
Böyle bir soru ile ben de çokça karşılaşırım. Açık sözlü olduğum için sorudan büyük tartışmalar doğar. Ekonomide alınan merhaleyi ve bunun toplumda karşılığını anlatma adına bir arkadaşım ile girdiğim diyalogu paylaşayım. Arkadaşımın yorumlu sorusu ile başlayan diyalog şöyle:
-Ekonomi fena, ne olacak ülkenin hali?
-Aynı fikirde değilim, fena değil.
-Ne diyorsun?
-Şöyle ki etrafımız yangın yeri, Avrupa ve Asya’da durgunluk var. Buna rağmen büyümemiz yüzde 4 ila 4,5 oranında. Buna
rağmen ihracatımız 140 milyar dolar seviyelerinde.
-Ama dolar bir orada bir burada.
-Dolarda oynama Türkiye ile ilgili bir durum değil.
-Yapma ya!
-Tabii. Ruble, Rupi, Yuan gibi para birimlerinin dolara durumu nedir, bir gör. Dolar ile ilgili şunu da belirteyim şu an ekonomide yeni bir normale tanık oluyoruz; o da olumlu görünüm veren ileri ülkelere sermayenin temayülüdür.
-Bunların benim için bir anlamı yok. Halkın hali ne olacak, onu anlat?
-Halkın halinde ne var? Refah giderek artıyor.
-Artıyor mu, yapma ya!
-Etrafında neler oluyor, görmüyor musun? Yeni evler alınıp satılıyor. Satış yapamadığı için şikayet eden bir müteahhit yok.
-İnşaata dayanan bir ekonomi var, geç onu.
-Peki yollarda yeni yeni otomobiller var. 2016 model gıcır gıcır otomobiller, bunlar ne ile alınıyor.
-Başka?
-AVM’ler tıklım tıklım. Erkekler, kadınlar ve çocuklar markalı ürünler giyiniyor. Marketler dolu. Cafe ve restoranlarda adım atacak yer yok. Tatil dönemlerinde uçakların, otobüslerin, trenlerin ve otellerin doluluk oranları malum.
-Ama bunlar hep kredi ve kredi kartı ile alınıyor, onu da unutma!
-Tamam. Bu ifadene de örnek ile yanıt vereyim. Bir adam ev ya da otomobil için krediye giriyor. Ayda ona 3-4 bin lira tutarlı ödeme planı sunuluyor. Bu adamın geliri herhalde 2-3 bin lira değildir. Bir örnek daha vereyim bir kadın kredi kartına ayda 1-2 bin lira ödüyor. Bu kadının geliri herhalde 1-2 bin lira değildir. Yani ağırlıklı olarak bireylerin veya hanelerin geliri kredi ya da kredi kartı ödemelerini geçmiyordur.
-E sorun yok mu?
-Sorun var ama öyle mübalağa edilecek gibi değil. Tabii gıda fiyatlarının artışı ile ilgili bir sorun var ama aşılabilir. Üretim önemle ele alınabilir, ihracat geliri daha da arttırılabilir.
-Yorumların ilginç. Ama beni ikna edemedin.
-İkna gibi bir derdim yok. Hayırlısı olsun.
Bu diyalogda arkadaşımın sözleri ekonomide olumlu tablonun siyasi çerçeveden ve kulaktan dolma ifadeler ile yorumlandığına işaret etmektedir.
Benim cevaplarım ise gerek bölgenin gerek ticaret ortaklarımızın durumuna göre Türkiye’nin durumun iyi olduğuna temas etmektedir.
Evet, esasında ekonomik veya siyasi konular çok yönlü, karşılaştırmacı bir anlayış ile ele alınmalıdır. Dünü ve anı, emsalleri görmezden geldiğiniz takdirde yapacağınız yorumlar sığ kalmaya mahkûmdur.
19 bin 301 doları bulan birey başına servet, yüzde 60’a varan refah seviyesi, artış eğilimine giren üretim ve ihracat gibi…
Evet, şu an yardım alan değil de yardım yapan bir Türkiye görüyoruz. IMF’ye kredi almak için değil de hibe vermek için başvuruda bulunan bir Türkiye’yi görüyoruz.
Tabii yukarıda verdiğim örneklerin bir anlamı bulunmadığını iddia edenler de çok. Yakın, akraba veya arkadaş ortamlarında bu iddialar dillendirilir. Bu ortamlarda ilk soru bellidir.
Bu sorular “Bu ülkenin hali ne olacak, nereye gidiyoruz?” veya “Ekonomi ne durumda?”dır. Bu soruları soranlar kendi fikirlerine uygun bir cevap bekler. Aksi bir cevap geldiğinde tartışma alır başını gider.
Böyle bir soru ile ben de çokça karşılaşırım. Açık sözlü olduğum için sorudan büyük tartışmalar doğar. Ekonomide alınan merhaleyi ve bunun toplumda karşılığını anlatma adına bir arkadaşım ile girdiğim diyalogu paylaşayım. Arkadaşımın yorumlu sorusu ile başlayan diyalog şöyle:
-Ekonomi fena, ne olacak ülkenin hali?
-Aynı fikirde değilim, fena değil.
-Ne diyorsun?
-Şöyle ki etrafımız yangın yeri, Avrupa ve Asya’da durgunluk var. Buna rağmen büyümemiz yüzde 4 ila 4,5 oranında. Buna
rağmen ihracatımız 140 milyar dolar seviyelerinde.
-Ama dolar bir orada bir burada.
-Dolarda oynama Türkiye ile ilgili bir durum değil.
-Yapma ya!
-Tabii. Ruble, Rupi, Yuan gibi para birimlerinin dolara durumu nedir, bir gör. Dolar ile ilgili şunu da belirteyim şu an ekonomide yeni bir normale tanık oluyoruz; o da olumlu görünüm veren ileri ülkelere sermayenin temayülüdür.
-Bunların benim için bir anlamı yok. Halkın hali ne olacak, onu anlat?
-Halkın halinde ne var? Refah giderek artıyor.
-Artıyor mu, yapma ya!
-Etrafında neler oluyor, görmüyor musun? Yeni evler alınıp satılıyor. Satış yapamadığı için şikayet eden bir müteahhit yok.
-İnşaata dayanan bir ekonomi var, geç onu.
-Peki yollarda yeni yeni otomobiller var. 2016 model gıcır gıcır otomobiller, bunlar ne ile alınıyor.
-Başka?
-AVM’ler tıklım tıklım. Erkekler, kadınlar ve çocuklar markalı ürünler giyiniyor. Marketler dolu. Cafe ve restoranlarda adım atacak yer yok. Tatil dönemlerinde uçakların, otobüslerin, trenlerin ve otellerin doluluk oranları malum.
-Ama bunlar hep kredi ve kredi kartı ile alınıyor, onu da unutma!
-Tamam. Bu ifadene de örnek ile yanıt vereyim. Bir adam ev ya da otomobil için krediye giriyor. Ayda ona 3-4 bin lira tutarlı ödeme planı sunuluyor. Bu adamın geliri herhalde 2-3 bin lira değildir. Bir örnek daha vereyim bir kadın kredi kartına ayda 1-2 bin lira ödüyor. Bu kadının geliri herhalde 1-2 bin lira değildir. Yani ağırlıklı olarak bireylerin veya hanelerin geliri kredi ya da kredi kartı ödemelerini geçmiyordur.
-E sorun yok mu?
-Sorun var ama öyle mübalağa edilecek gibi değil. Tabii gıda fiyatlarının artışı ile ilgili bir sorun var ama aşılabilir. Üretim önemle ele alınabilir, ihracat geliri daha da arttırılabilir.
-Yorumların ilginç. Ama beni ikna edemedin.
-İkna gibi bir derdim yok. Hayırlısı olsun.
Bu diyalogda arkadaşımın sözleri ekonomide olumlu tablonun siyasi çerçeveden ve kulaktan dolma ifadeler ile yorumlandığına işaret etmektedir.
Benim cevaplarım ise gerek bölgenin gerek ticaret ortaklarımızın durumuna göre Türkiye’nin durumun iyi olduğuna temas etmektedir.
Evet, esasında ekonomik veya siyasi konular çok yönlü, karşılaştırmacı bir anlayış ile ele alınmalıdır. Dünü ve anı, emsalleri görmezden geldiğiniz takdirde yapacağınız yorumlar sığ kalmaya mahkûmdur.