Köşe Yazısı Güncelleme Tarihi: 22 Eki 2025 15:10

Terazi Yeniayı'la gündem denge adalet eşitlik ve uyum olacak

Ölmeden ölmeyi, küllerinden doğmayı, dipsiz dehlizlere dalmayı, seziler ile hissetmeyi, ötenin ötesini ve bize kalan mirasları anlatan ...

terazi yeniayı

GÖKYÜZÜNÜN MATEMATİĞİNDE TERAZİ YENİAYI DENGE ADALET EŞİTLİK UYUM

Ölmeden ölmeyi, küllerinden doğmayı, dipsiz dehlizlere dalmayı, seziler ile hissetmeyi, ötenin ötesini ve bize kalan mirasları anlatan sekizinci evden, denge adalet eşitlik uyum temalarıyla, bizi selamlıyor anaretik derecedeki terazi burcu yeniayı.

Bu yeniay haritası açılışı, özel indirgenemeyen bir rakam (kova burcunun) “22°” ile oluyor. Kova burcu, özgür özgün çılgın bilgeyi anlatırken, 22 rakam da üstatların rakamıdır. Bilgiyi bilgeliği evrenin sırrına vakıflığı anlatır. Üslü sayıların da üssü niteliğinde katmerli etkileri ile bize merhaba diyor terazi burcu yeniayı.

İlginç olan bu açılış derecesi aynı zamanda dekansal olarak kova burcu görünümlü terazi burcu etkisindedir. Terazi burcu konsepti de çifte kavrulmuş etkisi ile bizimle, hem açılış evinde hem de yeniay evinde.

Gündemimiz abartılı belli; Ölmeden ölmeyi, küllerinden doğmayı dipsiz dehlizlere dalmayı, seziler ile hissetmeyi, ötenin ötesini ve bize kalan mirasları anlatan konuların zemininde; Denge, adalet, eşitlik ve uyum temalarıyla harmanlanmış olarak, beklenmeyeni bekle, sürprizlere açık ol, özgür ve özgünce eyleme geç der bize. Biz olmak için, bir olmak için.

DERİNDEN HİSSET

Yeniay dönemi, tohumu toprağa sırlarsın. Yeniay gökyüzünde “görünmeyen ay”dır. Başlangıç için, dinginlik içinde enerji depolama halidir ve hilal fazı ile başlatma enerjisini tetikler. Bizlerde şimdi hem içerde hem dışarıda öyle bir sürecin içindeyiz, dipsiz dehlizlerimizde kaybolmuşuz, kendimizi görmekte aciziz. Zati asıl meselemiz de bu, bir ömür ıstırabımızın nedeni de bu. Saf sevgi odağımız kendimiz olamadık bir türlü.

Şu anda gökyüzünün Matematiğinde; dengede, adil ve eşit bir şekilde, uyum içinde, biz olmanın bir olmanın önemi vurgulanıyor.

Görünmeyen ile buluşmak derinden hissetmek ile mümkündür. İçimize sırlanmış nice cevherler var henüz keşfetmediğimiz. Yaşama karşı verdiğimiz bilinmeyen tepkilerimiz var. Kendimizin dahi şaşıp kaldığı bu tepkilerin kaynağı, bilinçaltımızın bizim için sırladığı çocukluk travmalarımızdır.

Bir diğer görünmeyenimiz, bilincimizin de öngöremediği bilmediği dipsiz dehlizlerimizde sırlanmış bizi biz yapan yaşanmışlıklar, kemiğimize işlemiş yani bize sirayet etmiş alışkanlıklarımızdır. Bu üç (cevherler, travmalar, alışkanlıklar) bilinmeyenli denklemi çözmeye yardımcı tüm veri tabanı kendi içimizde mevcuttur. Bilmeceyi anlamak, başka bir deyişle soruda ne sorulduğunu anlamak, çözümün ilk adımıdır ve yarı yarıya çözmüşsündür. Kalan yarısı sadece işem yapmaktır.

İşte buradaki ilk adım için gökyüzü, derinden hissediş ile mümkün der. Üçlü bilinmeyeni nasıl hissedeceğiz öyle derinden dersek, niyetimizi nasıl ettiğimiz ile doğrudan bağlantılıdır. Niyet, dipsiz kuyulara ulaşmada fenerin kıvılcımıdır. Fenerin yakıtı adalet eşitlik uyum ve dengedir.

ÖLMEDEN ÖLMEK Mİ KÜLLERİNDEN DOĞMAK MI

Ölmeden ölmeyi deneyimlemeye hazır mıyız? Bu yeniay bırakmak vazgeçmek enerjisi ile dopdolu, konduğu ev itibariyle dolunay etkisi çalışıyor. Ayrıca balık başak ay düğümleriyle birlikte gerçekleşen dolunay ve yeniay konseptleri uç noktalarda gezinmeyi anlatıyor. Aşırılıklar ve abartılar üst notalardan tahammül sınırlarımızı zorluyor. Ne zaman gülecek yüzümüz diyenleri duyar gibiyim.

Ölüm ve yaşam çizgisi dip dibe, her an her şey mümkün olduğunu gösteriyor. Beklenmeyeni bekle deriz ya hani, bu hal bile kendinden kendine vazgeçişleri bırakışları anlık sürprizlerle sunuyor bize. O hali bırakış bir ölüm iken, yeniye doğru adaletle eşitlikle uyumla ve denge ile adım atmak yeniden doğuşumuzdur.

HİÇ BİR ŞEY TESADÜF DEĞİLDİR

Bu söz elimizdeki en güçlü anahtarlardan biridir, bu dünyayı ve öteyi anlamakta kolaylık sağlar. Bu aileyi, bu coğrafyayı, kardeşleri, kısacası her şeyi, ruhlar aleminden akitleşip gelmişizdir. Tabii bu gelişlerimiz de ilahi nizama göredir. Çünkü zaman dediğimiz kavram mekan varlığında mevcuttur. Ve mana aleminde buradaki zamanın bir hükmü bulunmamaktadır. “Allah’ın adaleti şaşmaz, zaman aşımına uğramaz” hükmü sonsuzluk içinde çalışmaya devam eder, dünya zamanı değildir kastedilen.

OLMUŞ OLAN EN HAYIRLISIDIR

Bu söz de yaşamı idrak etmemizi kolaylaştıran o en güçlü anahtarlardan biridir. Aynada izlediğimiz hayat, bizden bize yansıyandır. Ve her şey dengededir. Kaotik durumlarda denge tamamen bozulmuş gibi görünse de aslında kendi içinde yine denge kurulmuştur, aşırı bir uç, tam zıddıyla, aşırı diğer uç ile dengelenir.

Kendi durumumuzda dengemiz ne haldedir. Ve biz bu hale neden ihtiyaç duymuşuz.

Kutsal kitabımızın ilk emri “oku” (Allah’ın adıyla oku) sadece kitap okumak veya bilgi toplamak değildir aynı zamanda hayatı (olanı, olmuşu, olayı, olguyu, durumu, kişiyi vb.) okumaktır, ve Allah’ın adıyla okumak nedir dersek, bunun içinde ilimler sırlanmış olup, iki bahis önem arz eder; “te’vil” ilmiyle Kuran Kerimi okuyabilmek, bir diğeri de “Mezâhir-ül Vücûd âlâ Menâbir-iş Şühûd” olarak görebilmek/okuyabilmektir hayatı. Bu hayat okuyuculuğundaki ilmî hakikatleri idrak edebilmektir.

Ve hatırla! Şahitlik, sahiplik değildir. Tam aksine bitaraf olarak seyirde olabilmektir. Seyirdeki hal yargıdan uzak kalmayı şart koşar bize, tıpkı bir yenidoğan gibi. An ve an her varlık yenilenir. Ve bu halin korunmaya ihtiyacı vardır. Sahiplenmek değil sahip çıkmaktır asıl elzem olan. Çocuklarımızın korunmaya ihtiyacı var ve onlara güvenli ve huzurlu yerler sağlayalım veya tahsis edelim.

İDRAK İLE ŞİFA GELİR

İnsana tahsis edilen, an ve an yenilenme programına sahip mucizevi varlık olan bu bedeni, hasta etmeyi başarmak oldukça zordur aslında. Ancak derdi olmayan insan var mıdır? Diye sorsak, cevabı aşağı yukarı hepimiz tahmin edebiliyoruz.

İşte bedenimizde tespit edilen rahatsızlık, sana seni anlatır. Derdimiz bize derman olarak gönderilmiştir. Bu dermanı idrak ettiğimizde rahatsızlıklar da geldikleri gibi giderler.

Beden kendini yeniler ve şifalanır. İçindeki şifayı unutandır, “hasta” olan! Hatırla!

SÖZ-HİS

Derinlerde seyir, sözleri de etkiler, sözler yüzeysellikten geçer. Duygular derinleşir, sözlerde keskinleşir.

Burası kıymetli, “Sözün keskini can acıtır, can acıtanın canı acır.” Ağzımızdan çıkacak olanı içsel işit, bu keskinliğe bu öfkeye neden ihtiyaç duyuyoruz, burayı idrak et.

Çünkü öfkeyi kontrol etmek veya dizginlemek daha da fazla öfkeye sebebiyet verir. Öyleyse, yaşanılan her şeyi kontrol etmekten veya onu baskılamaktan veya kaçınmaktan daha ziyade, onu yaşamak ve bu hale neden ihtiyaç duyduğunu idrak etmek oldukça kıymetlidir. Sorunun içindeki sorun, zati sana cevaptır. İşte bu idrakin öyle derinlerde bir hissi vardır ki bu hissin tarifine kelimeler kifayetsiz kalır. Bu hissiyat ile;

Kendinle muhabbet başlamıştır ve bedende nasibini alır. Şifa ile buluşur.

ZERAFET

Duruşumuzla, edamızla, sözlerimizle, adabı muaşeretle yaşamı güzelleştirmek bizim elimizde, bu yeniay zerafeti yaşatır dileyene, bir ay süresince.

Denge, eşitlik, uyum ve adalet temalarıyla birlikte “BİZ olmayı BİR olmayı” yaşar zerafetle!

Selamen selame aşkla ilimle lütufla,

Ekleme Tarihi: 22 Eki 2025 15:10