Köşe Yazısı Güncelleme Tarihi: 30 May 2016 16:34

Totaliter, otoriter ve diktatörü bilmeden kullanmak

Totaliter, otoriter ve diktatörü bilmeden kullanmak
Totaliter, otoriter ve diktatör kavramlarını anlamını bilmeden kullanmak

Bu aralar totaliter veya otoriter idare iddialarını, diktatör ithamlarını bayağı duyuyorum. Gerek yakın ya da akran ortamında gerek medyada gerek sosyal ağlarda dillendirilen iddiaların ve ithamların anlamı tam olarak biliniyor mu? Bilinmiyor. 

Onun için bu kavramlara değinmede yarar görüyorum. Totaliter idareden başlayayım. Totaliter idarede kuvveti ve kudreti elinde bulunduran diktatördür. Diktatör bir bireydir ve yürütmenin yanında yargı organlarına da yön verir. Şu muhakkak totaliter idareyi bir ideoloji, bir birey ve yaygın güvenlik ağı ifade eder.

Bu idarede kuvveti ve kudreti elinde bulunduran, toplumun tamamını bir ideolojide toplamayı planlar. Kuvveti ve kudreti elinde bulunduran, sosyal alanın yanında kültürel ürünlere de şekil verir.

Şu muhakkak totaliter bir ülkede çoğulculuğa yer yoktur. Böyle bir ülkede muhalif siyasi gruplara, derneklere, medya organlarına hayat hakkı tanınmamaktadır. Böyle bir ülkede ancak devletin kolu gibi ideolojiyi topluma yaymayı gayeleyen siyasi gruplar, dernekler, medya organları var olabilir. 

Tabii totaliter idareyi ele alırken İsmet İnönü’nün dönemini yâd etmemek mümkün mü? İnönü’nün Rauf Orbay ve Refet Bele gibi muhalif seslere tahammül edemediği, Fethi Bey’in siyasi denemelerinden tedirgin olduğu bilinir. İnönü’nün TCF ve SCF gibi muhalif yapılanmalardan rahatsız olduğu da bilinir.

Hitler’e öykünen İsmet Bey’in döneminde Tanin, Tevhid-i Efkar, Sebilürreşat, Aydınlık, Vatan, Vakit dâhil yüzlerce gazetenin kapatıldığı tarihi belgelerde yazılıdır. Totaliter idareyi araştıranlar mutlaka İnönü’yü ve İnönü’nün saygı iletileri gönderdiği Hitler, Mussolini gibi isimleri ele almalı.

Gelgelelim otoriter idareye. Otoriter idarede kuvveti ve kudreti elinde bulunduranın çerçevelediği sınırlı bir çoğulculuk vardır. Kuvveti ve kudreti elinde bulunduran toplum tarafından tam olarak denetlenememektedir. Çünkü siyasi konulara ilgi duyulmamaktadır. 

Otoriter ülkede seçimler ya yoktur ya da hür değildir, rekabete dayanmamaktadır. Böyle bir ülkede siyasi yapılar ve medya organları da kontrol edilmektedir. Muhalif sesler belli sosyal gruplardan gelmektedir. 

Tabii otoriter idare ile akıllara Kenan Evren dönemi geliyor. Evren döneminde belli siyasi yapılanmaların, aktörlerin varlığına onay verildiği aşikâr. Evren’in bir yandan hukuktan bir yandan eğitimden yararlanarak siyasi konulara ilgiyi daralttığı da aşikâr. Toplumun ve medyanın korku ile siyasi tartışmalardan kaçındığı açık.

Yani bütün bu okumaların ardından halen Türkiye’yi hedef alan totaliter veya otoriter devlet iddialarını, Tayyip Erdoğan’ı hedef alan diktatör ithamını komik karşılamamak elde değil.  Şöyle bir tahlil edelim ülkenin veya Erdoğan’ın aleyhine fikirlerin dillendirildiğini, yazıldığını, çizildiğini görüyoruz?

Ne üzücüdür sosyal ağlarda tenkitleri değil de Erdoğan ve ailesi ile ilgili hakaretlere, sövgülere tanık oluyoruz. Ne üzücüdür kimi gazete köşelerinde veya sayfalarında uyarılara değil de Erdoğan için kullanılan ‘diktatör’, ‘katil’ gibi unvanlar ile karşılaşıyoruz. Temelinde totaliter veya otoriter idare, diktatör gibi kavramlardan evvel hakaret ve sövgü ile tenkiti ayıran ölçütleri öğrenmekte yarar var.  Bu öğrenilirse belki daha yapıcı, daha etkin iletiler görme imkânı buluruz.


 

Ekleme Tarihi: 30 May 2016 16:34