Köşe Yazısı Güncelleme Tarihi: 16 Ağu 2023 17:00

Türkiye’deki dini cemaatler ve kayıtdışı para sorunu

Türkiye'deki dini cemaatlerin en büyük sorunlarının başında kayıtdışı olmaları geliyor. Bugün bağış adı altında milyarlarca dolar farklı amaçlarla kullanılıyor.

cemaat para

Türkiye’de dini cemaat kültürünün temeli biat kültürüne dayanıyor ve özgür iradesini ipotek etmeden kurtulamayacağına inanan büyük bir kesim var. Üstelik bu kesim aidiyetleri adına paralarını ve hizmetlerini çekinmeden gönüllü/zorunlu olarak sunabiliyorlar.

Cemaat mensupları birey olarak ekonomileri bakımından düşük gelirli sınıfta yer alıyor. Her ne kadar sermaye düşmanı anti-kapilist söylemlere sahip olsalar da mensup oldukları cemaatlerin ekonomik güçlerinin Türkiye ekonomisi üzerinde ciddi etkileri olabiliyor. Üstelik bu paranın yüzde yüzü kayıt dışı olarak adlandırılıyor.

Kayıt dışı derken; devletin resmi kayıtlarına girmeyen, belgelenmemiş ve nereye harcandıkları denetlenmeyen paralardan bahsediyoruz. Üstelik bu sıcak paraların etkilerini sadece ekonomide değil aynı zamanda siyasette ve bürokraside de etkilerini görüyoruz.

Mesela mensup olduğunuz cemaat devlet kadrolarınıza atanmanızı kolaylaştırabiliyor. Eğer çözmeniz gereken bir sorun varsa bağışla üstesinden gelebiliyorsunuz.

Dolar Kayıtdışı

Ticari alanda özellikle cemaat mensuplarının birbiri ile iş yapması finansal dayanışmayı artırarak, sermaye gücünün bazı merkezlerde toplanmasına neden olabiliyor.

Üstelik bu finansal güç cemaatlerin yöneticileri tarafından denetlemeye tabi olmadan başta siyaset olmak üzere farklı alanlarda kullanılabiliyor. Süreç tamamen kayıt dışı olarak işliyor.

Özellikle dini bayramlar olan Ramazan ve Kurban Bayramları, cemaatlerin finansal kaynaklara ulaşmaları için büyük bir fırsat olarak görülüyor.

Sadakalar, zekatlar, kurban bağışları gönüllülük esasının yanı sıra pay veya bütün şeklinde zorunlu tutularak da kaynak sağlanıyor.

Örneğin cemaatlerin yerleşim alanı olarak kullandıkları binalar, yurtlar, misafirhaneler, sohbet mekanları da tamamen cemaat içinde finansal kaynak oluşturularak gerçekleştiriliyor.

Örneğin alınacak arsanın bedeli metrekarelere veya eşit paylara ayrılıp cemaat mensuplarına bağış adı altında yazılabiliyor. Binaların bedeli eşit paylara ayrılıp imece usulü satın alınabiliyor.

Kayıtdışı Para

Elbette aralarında işi hakkıyla yapanlar da vardır. Vakıf adı altında tamamen şeffaf ve tüm süreçlerin kayıtlı olduğuna inanmak istiyor insan.

Tüm cemaatlerin bu süreçleri “hayır yapmak” adı altında yürütülüyor. Özellikle içeride “Hayır işi” denildiğinde ketum bir tavır var. Onların ekmeğine yağ süren özünde doğru fakat cemaatler tarafından tamamen çarpıtılan “sağ elin verdiğini sol el görmeyecek, sadaka fitre gizli olur, yardım yaptığını söylemek gösterişe kibre girer” vb inançlar var.

Sadece “hayrı verirken gizlilik prensibi, cemaatlerde “hesabını tutarken” , “harcandığı yerleri görmezden gelirken”, “hesabını verirken” de şekline dönebiliyor.

Dinimiz hoşgörü dini olmasına rağmen cemaatlerde sürekli bir düşman algısı mensuplarına empoze ediliyor. Eleştirenler de dahil olmak üzere cemaatin eylemleri üzerinde en ufak bir eleştiri, talep, reddetme gibi hususlarda düşman algısı devreye giriyor. Üstelik cemaati hedef aldığı iddia edilen bu düşmanlar bireysel olduğu kadar kurumsal da olabiliyor.

Cemaatlerin ekonomik olarak güçlenmelerini malum cemaate yapılan operasyonlardan sonra haberlerde şahit olduk. Kontrolünde 13 milyar dolar gibi bir rakam olduğu telaffuz ediliyordu. Yani Merkez Bankası rezervlerinin 6’da 1 oranında.

cemaat para

Devasa bir parasal güçten, dışarıya kapalı tamamen kendi içerisinde dolaşan ve sistem içindekileri ihya eden bir sistemden ve yaptırabilme gücünden bahsediyorum. Üstelik bu güç sadece cemaat içinde seçkin bir kesimin elinde.

Çoğunluğu hiçbir iş yapmıyor, herhangi bir akademik veya bilimsel çalışmalara sahip değiller, dünyayı gezmezler, küresel bir vizyona sahip değillerdir, farklı kültürlerde bulunmazlar, kendi camileri, mescidleri ve imamları vardır. Varlıklarını devam ettirebilmek için kendi kitlelerini kendileri yetiştirirler.

Kur’an Kursları veya Hafızlık için erken yaştaki çocukları eğitmeyi hedeflemektedirler. (Maalesef buralarda yaşanan gayri ahlaki olayları da hatırlatmadan geçemeyeceğim. Her ne kadar bireysel suçlar olsa da o çatı altında meydana geliyor.)

Eğitim odaklı girişimlerini “Seküler din” anlayışına karşı silah yapmak niyetindeler fakat teşbihte hata olmaz rakibin güdümlü füzeleri karşısında mızrakla mücadele eder hale gerilemişlerdir.

Büyük kısmının bindikleri otomobiller, oturdukları konutlar mücadele ettikleri kültürlerin endüstrisinin ürünüdür ve süper lükstür. Toplandıkları alanlar toplumdan tecrit edilmiş son derece konforlu dizayn edilmiştir.

Vakıf olanların faaliyetleri vergiden muaftır. Olmayanların para trafikleri kayıt altında değildir.

Dönemsel olarak özellikle muhafazakar iktidarlarda güçlenirler ve siyasetle iç içedirler. Bazılarının uzantıları holdingler olarak da karşımıza çıkmaktadır. Siyasal oy potansiyellerini, parasal güçlerini daha fazla imkan ve nüfuz için kullanırlar.

Süleymancılar cemaat

Geçmişte bunun örneklerini 28 Şubat sürecinde yaşamıştık. O dönemde İslami veya Yeşil Sermaye olarak adlandırılan şimdi ise yerlerinde yeller esen Kombasan, Endüstri Holding, Yimpaş, Jetpa vb holdinglerin kimi beceriksizliklerinden, kimi dolandırıcılıktan kimileri de gerçekten önü kesilerek yok edildi. Hedef kitlelerin büyük kısmını gurbetçi vatandaşlar oluşturuyordu ve bunlara ait milyarlarca döviz buharlaştı.

Seksenlerden bu yana dindar bir nesil yetiştirmek hedefiyle yola çıkanlar bugün “Siyasal İslam”a inanan milyonlarla artık inancını sorgulamak ve hatta deist veya ateist olmayı seçen bir nesille buluştular. Üstelik bu kesimin büyük kısmı ekonomik olarak fakirleşti çünkü yıllarca fakir ve muhtaç olmak bu ülkede övgüyle anlatıldı. Mensuplar fakirleşirken liderleri zenginleştiÜstelik bu makamlardan halka fakirlik için şükretmeleri tavsiye edildi.

Bugün Türkiye’deki cemaatler, ruhban sınıfından farklı değildir. Ticari ve siyasi güç haline gelmişlerdir ve din onların işine yaradığı sürece vardır.

Allah rızasını gözeterek, haram helal farkındalığında, yaptıklarını, topladıkları paraları ve harcamalarını tamamen şeffaf şekilde ve toplumun ve de insanlığın faydasına kullananları tenzih ederek yazıya devam ediyorum.

Bugün kayıt altına alınmamış, milyarlarca dolardanbahsediyoruz. Her ekonomik kriz dönemlerinde yastık altına müracaat eden iktidarların cemaatlerin yastıklarının altına da aynı çağrıyı yapmasını bekliyoruz.

vekaletle kurban

Cemaatlerin bazı moda alışkanlıklarına da değinmeden geçmemek gerekiyor. Özellikle Afrika’daki üçüncü dünya ülkeleri bu cemaatlerin yardımlarının hedefihaline geldi. İç pazarda kurban fiyatlarının sürekli artış halinde olması nedeniyle, dini ibadetlerini yapmak isteyenler bağışa yönlendirildi.

Bugün başta Diyanet olmak üzere ismini bildiğimiz veya bilmediğimiz onlarca cemaat veya vakıf bağış topluyor. Vekaletle kurban kesimi büyük bir güç oldu. İç pazarın yarısından daha az fiyata tedarik ettikleri kurbanlıkları, Afrika ülkelerinde dağıttıkları iddia ediliyor.

Kimse kızmasın elbette başkalarına da yardım edeceğiz fakat ya kendi fakirlerimiz ne olacak? Onlara kim yardım edecek?

Gerçekten bağışların tamamı dağıtılıyorsa teşekkür etmekten çekinmem. Fakat bu sürecin sertifika dışında da şeffaf süreçleri olması gerektiğine inananlardanım.

Diğer bir konu da Afrika bölgelerindekilere Kur’an dağıtılması. Açlıkla yüzleşen insanlara yemekten, sudan ve hayatlarını idame ettirecekleri rızıklarını sağlayacakları iş imkanları vermeden Kur’an dağıtmak topladıkları paraların bir işe yaradığını göstermek için bağışçıları kandırmaktan öte bir şey olmasa gerek. Veya Afrika coğrafyasının değişimine dönüşümüne kör bakmak ve bu konuda cahil kalmak demek.

Elbette son bir ihtimal de var ki o en korkuncu insanların güvenini suiistimal etmeleri ve paraları buharlaştırmaları ki bunlar hepsinden daha korkunç.

Afrika

Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinin parmağı Afrika kıtasında, kimi işgücünden, kimi yeraltı zenginliklerinden kimi de verimli topraklarında üretimdeyken üstelik bu toprakları küresel mücadele alanı halin getirmişken, sadece Kurban Bayramları’nda et dağıtarak, gıda yardımı yaparak veya Kur’an dağıtarak mücadele edemezsiniz.

Bu konu gerçekten vizyon istiyor. Bugün Afrika dünya devletlerinin stratejik planlar yaptığı bir yer. Orada Kur’an’dan önce Kur’an’ın dünya vizyonunu sağlayacak güce ihtiyaç var. Bu gücün kaynağı da sömürülen değil, kendi kaderini kendi belirleyen bir Afrika ile mümkün.

Özetle Sayıştay gibi devlet kurumlarının hatta bağımsız denetçilerin cemaatler gibi ekonomik güç sahibi vakıfları veya yapıları (Vakıflar Genel Müdürlüğü) haricinde denetlemesine ihtiyaç var. ()

Kayıtdışı dolaşımdaki milyar dolarların hesabını verebildiğimizde gerçekten inanmışlar olabiliriz. Diğer türlü Allah’ın yasaklarını ve Kur’an ayetleri ve de Peygamberin hadislerini kendi menfaatimize yontarak değil.

DOSYAHABER

Ekleme Tarihi: 16 Ağu 2023 17:00