Türkiye İsrail Hamas savaşında nasıl bir politika izliyor?
Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e saldırısı ve İsrail’in katliamı ile başlayan savaş 10. gününde. Pekiyi Türkiye İsrail Hamas savaşında nasıl bir politika izliyor?
Türkiye, İsrail-Filistin savaşında üç temel hedefe odaklanıyor: Sivillerin korunması, çatışmanın yayılması riskinin önlenmesi ve kalıcı barış için uluslararası toplumun devreye girmesi.
Türkiye, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında sivillerin hedef alınmasını kınıyor ve daha fazla can kaybının önlenmesi için çaba gösteriyor. Ayrıca, çatışmanın bölgeye yayılması riskini önlemek için bölge ülkeleri ve uluslararası toplumla temas halinde.
Türkiye, kalıcı barış için İsrail-Filistin arasındaki iki devletli çözümün hayata geçirilmesinin şart olduğuna inanıyor. Bu çerçevede, uluslararası toplumun garantörlük formülünü benimsemesini ve taraflar arasında bir anlaşmanın sağlanması ve uygulanması için devreye girmesini istiyor.
Türkiye'nin bu tutumu, uluslararası toplumda da destek görüyor.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını kınayarak, "Sivillerin hedef alınması kabul edilemez" dedi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise, "İsrail'in Gazze'deki sivil hedefleri vurmasını kabul etmiyoruz" ifadelerini kullandı.
Filistinli liderler de Türkiye'nin tutumunu takdir ediyor.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Türkiye'nin desteği için teşekkür ederek, "Türkiye, Filistin'in yanındaki ender ülkelerden biri" dedi.
Hamas'ın siyasi işler sorumlusu İsmail Haniye de, Türkiye'nin Gazze'ye yönelik insani yardımları için teşekkür etti.
Türkiye'nin aktif diplomasisi, İsrail-Filistin savaşının sona ermesi ve kalıcı barış için umut veriyor.
Türkiye’nin bu temasları, attığı adımlar ve verdiği mesajlar, izlenilen politikanın üç temel önceliğe dayandığını ortaya koyuyor.
‘Siviller korunmalı’
Türkiye’nin önceliklerinin ilk sırasında sivillerin korunması, daha fazla can kaybının önlenmesi var.
7 Ekim’den bu yana Ankara’dan yapılan açıklamalarda sivillerin hedef alınmaması çağrısının altı çiziliyor.
Dışişleri Bakanı Fidan, bugün bazı gazetelerde yer alan açıklamasında, “Biz 7 Ekim’de ve müteakip süreçte, sivilleri hedef alan hiçbir eylemi tabii ki tasvip ediyoruz. Tam tersine sivillerin hedef alınmasını kınıyoruz.
Gerek Cumhurbaşkanımız, gerek biz bunu her platformda söyledik. Bunu ilgili muhataplarla yaptığımız görüşmelerde de sürekli gündemde tutuyoruz” ifadelerini kullandı.
Türkiye, 7 Ekim’den bu yana İsrail’in yoğun hava saldırılarına hedef olan Gazze’de yaşananları da yakından izliyor.
Fidan, İsrail’in geçmiş operasyonlarında da sivil-militan ayrımı gözetmediğini belirterek, “İsrail’in Gazze’yi şu ana kadar benzeri görülmemiş şekilde bombalıyor olması, yoğun sivil ölümlerine yol açması, elektriği, suyu, yakıtı kesip orayı adeta bir yokluğa, açlığa mahkum etmesi kabul edilemez” dedi.
Dışişleri Bakanı “sivil nüfusu korkutarak bulundukları yerlerden, özellikle de Gazze’nin kuzeyinden güneyine doğru hareket ettirilmesinin” de kabul edilemeyeceğini vurguladı.
Erdoğan geçen hafta Gazze’nin sadece 365 kilometrekarelik bir alan olduğuna dikkat çekmiş ve İsrail’in 2 milyondan fazla Gazzeliyi elektrik, su, yakıt ve gıdadan mahrum etmesinin insan haklarına aykırı olduğunu söylemişti.
Fidan’ın başta ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve diğer muhataplarıyla yaptığı görüşmelerde sivillerin hedef alınmaması gerektiğini vurguladığı, Gazze’nin daha büyük bir yıkımla karşılaşmasının daha ağır sonuçları da beraberinde getireceği yönünde mesajlar verdiği kaydediliyor.
Türkiye ayrıca, Gazze’ye dönük insani yardımları sürmesi için başta Mısır olmak üzere bölge ülkeleriyle işbirliği arayışında.
Son olarak Türkiye hafta sonu Mısır’a üç uçak insani yardım malzemesi gönderdi ancak bunların Gazze halkına nasıl ulaştırılacağı konusunda henüz İsrail ve Mısır arasında anlaşma sağlanamadı.
‘Çatışmanın yayılması olasılığı endişe kaynağı’
Türkiye’nin, hem Batılı hem de bölge ülkeleriyle sürdürdüğü temaslardaki amaçlarından biri de, savaşın bölgeye yayılması riski.
Lübnan’ın güneyinde kontrolü elinde tutan Hizbullah ile Suriye’deki İran yanlısı milis grupların Gazze’ye odaklanan İsrail’in dikkatini dağıtmak amacıyla devreye girme ihtimali kaygıların odağında yer alıyor.
Hizbullah ve İsrail ordusunun Lübnan sınırında yığınak yaptıkları biliniyor.
Hem İsrail hem de birçok Amerikalı yetkili ve uzman, Hamas saldırısının arkasında İran’ın olduğunu, Hizbullah ve İran bağlantılı milis grupların da İsrail’e saldırması durumunda bunun talimatının da Tahran’dan verilmiş sayılacağını söylüyor.
ABD ve İngiltere’nin bölgeye gönderdikleri uçak gemileri ve İsrail’e sağladıkları askeri desteğin de İran ve bağlantılı grupları caydırmak amacı güttüğü belirtiliyor.
Erdoğan’ın Reisi ile görüşmesi ve Fidan’ın Lübnan’daki temaslarındaki ana vurgu, çatışmanın yayılmaması için herkesin sorumluluk içinde davranması mesajına odaklanıyor.
'Garantörlük formülü'
Türkiye, İsrail-Filistin bunalımının kalıcı barış anlaşması kapsamında iki devletli bir çözüme ulaşılamaması sebebiyle derinleştiği görüşünde.
Fidan’ın bugün gazetelere yansıyan demeci Türkiye’nin, çatışmaların sonlanmasının ardından uluslararası toplumun “yeni bir anlayışla” soruna kalıcı bir çözüm bulmak için devreye girmesini istediğine işaret ediyor.
“Garantörlük formülü” olarak tanımlanan bu yaklaşıma göre, İsrail ve Filistin’e garantör olacak ülkeler hem taraflar arasında bir anlaşmanın sağlanması hem de o anlaşmanın uygulanması için sürece ortak olacak.
Dışişleri Bakanı Fidan, Türkiye ve diğer bazı bölge ülkelerinin Filistin’e garantör olabileceklerini kaydetti.
Fidan, “İsrail için de başka ülkeler garantör olsun. Her iki tarafın da mutabık kalacağı bir antlaşmaya varıldıktan sonra, bunun gereklerinin yerine getirilmesi hususunda garantör ülkeler sorumluluk üstlensin.
İsrail bölgede kalıcı barış, kendisinin de güvenliği olsun istiyorsa Filistinlilerin bir devleti olmalı. Hem Filistinliler hem de diğer devletler buna razı olacaklar. Ancak bu tür bir kompozisyonla kalıcı bir barış ortaya çıkar” diye konuştu.
Türkiye’nin kalıcı barış için bir bir teklifi gündeme getirdiğini, başka teklifleri olan ülkeler olursa bunları değerlendireceklerini belirten Fidan, “Ama önemli olan bu krizi vesile bilerek iki devletli çözümü hayata geçirme yolunda adım atmaktır. Bölgeye kalıcı barışı getirmektir” ifadelerini kullandı.