“Türkler ve Türkiye muallakta, çünkü kuruluşu kapitalizmin Birinci Dünya Savaşı sonu şartlarına göre ayarlanmış bir devlet aradan tam elli yıl geçmiş olmasına rağmen yapısını kapitalizmin ikinci dünya savaşı sonrası şartlarını kaldırabilecek şekle getiremedi. Bugün Türkiye Cumhuriyeti 1920’lerde, 1930’larda sahip olduğu milletler arası yeri koruyamayışının sıkıntısını çekiyor” demekte İsmet ÖZEL Waldo Sen Neden Burada Değilsin kitabının 228. Sayfasında. (TİYO Yayınları 2015)
O sıkıntı başka bir boyutta devam etmekte. Türkiye 1920’lerde sahip olduğu milletler arası yeri talep ettikçe ülkede sıkıntılar çıkarılmakta.
Osmanlı son anlarında hasta adam olsa dahi dünyadaki 5-6 devletten biriydi. Britanya, Rusya, Prusya, Fransa, Avusturya-Macaristan, İtalya ve Osmanlı. Dünyanın yönetiminde bu devletler belli pay sahibiydi. Japonya ve ABD çok fazla karışmıyorlardı dünya işlerine.
O hasta halimizde dahi bir ağırlığımız vardı, devletler bişey yapacağı vakit iyi kötü dikkate alırlardı bizi.
Cumhuriyeti kuran ekipte özellikle Mustafa Kemal Atatürk imparatorluk görmüş, imparatorluğun ne demek olduğunu bilen, dünya dengeleri ne demek anlayan birisiydi. Dünyaya imparatorluk zaviyesinden bakmış, o minvalde yetişmiş bir insandı.
Ondan dolayı ki Montrö Antlaşması ile boğazlarda lehimize bazı düzeltmeler yapıldı. Ondan dolayı ki Hatay bağımsız oldu ve sonra devletimize katıldı. Ondan dolayı ki Balkan Antantı ile Sadabat Paktının kurulmasında diğer devletlerle birlikte hareket ettik.
Şu anda devlet aklı Türkiye’nin 1920’lerde sahip olduğu milletler arası yeri geri istiyor. İstediği içinde 3-4 yıldır kafamızı sıkıntılardan kaldıramıyoruz. İç sıkıntılar 3-4 yıldır devam etmekte. 7 Şubat, gezi, 17-25, hendek siyaseti ve en sonunda darbe. Hepsi birbirinin devamı olan şeyler.
Şu anda devlet aklı Türkiye’nin 1920’lerde sahip olduğu milletler arası yeri geri istediği için Fırat Kalkanı Harekâtı yapıyor, Başika’da asker barındırıyor, Somali’de bayrak gösteriyor, Katar’da üs kuruyor. Eski Osmanlı havzasında tekrar kendini gösteriyor.
Yakında Suudi Arabistan’da dahi üs kurulursa şaşırmamak lazım.
Şu anda devlet aklı Türkiye’nin 1920’lerde sahip olduğu milletler arası yeri geri istiyor. Onun için Lozan’dan bahsediyor.
Sonuçta Lozan kutsal bir metin değil. Mustafa Kemal Montrö ile Lozan’ı değiştirdi. Hatay’ın katılması ile Lozan bir fiil delindi. Hatta 1959 Zürich anlaşması ile Kıbrıs’ta garantörlük elde etmemiz ve sonrasında 74 Kıbrıs Harekâtı ile de Lozan delinmiş sayılabilir.
Lozan’dan 100 sene sonra Musul-Halep hattından dolayı lehimize doğru genişlese fena mı olur. İlla toprak kazanmak olarak algılamamak lazım. Bu arada Lozan Antlaşması o günkü şartlar içerisinde yapılabilecek bir antlaşmaydı. Çünkü 10 yıldır savaşan bir milletin belli bir dönem güç kuvvet toplaması için dinlenmesi gerekiyordu.
Şu anda devlet aklı Türkiye’nin 1920’lerde sahip olduğu milletler arası yeri geri istiyor. Geri istediği için de “dünya beşten büyüktür” diyor. Dünya beşten büyük mü? Evet. En azından şu anki fiili güç merkezlerine göre, beşin arasında olmayan Almanya, Türkiye, Brezilya, Nijerya, Endonezya, Japonya, Hindistan gibi ülkeler var. Buralarda da güç temerküzü var.
İsmet ÖZEL’in yukarıda alıntıladığımız sözüyle, devlet 2. Dünya savaşı sonrası şartlara kendini adapte edememişti ama 3. Dünya savaşının (öncesi/ortasında) şartlarını taşıyan günümüzde yenidünyaya adapte olmaya ve hakkı olanı talep etmeye çalışıyor. Bakalım sonuç nasıl olacak.
Avni Özgürel’in Yazısı ve Yalçındağ’ın İstifası
Avni Özgürel’in cumartesi (08-10-2016) tarihli yazısında açıkladığı üzere Mehmet Ali YALÇINDAĞ’ın istifasına giden süreç, Doğan soyadlı birilerinin düğmeye basmasıyla olmuş. Tabi bu sırf ailesel bişey değil. Yazının sonuç kısmına göre “Sonuç olarak yorgan gitti ama kavga bitmiş değil.
Zira hesaplaşma aile içi çekişme ya da sıradan bir taraftarlık/muhalefet rekabeti değil. Yaşananlar Washington’dan Berlin’e, oradan İstanbul ve Ankara’ya uzanan bir büyük oyunun parçası” denilmekte. Yalçındağ’ın Tayyip Erdoğan’a ve dolayısıyla devlet aklına yakın bir isim olması tasfiye edilmesinde en önemli etken.
Bu analizi esas alırsak eğer Erdoğan Aktaş’ın da yakında Cnn Türk genel müdürlüğü koltuğundan istifa ettirilmesi sağlanacaktır. Çünkü bu cihan harbi ölçeğinde yapılan savaşta medya önemli bir enstrüman.
Cnn Türk gibi bir mecranın ise habercilik yapan ve AK Parti’ye yakın bir isme emanet edilmesini herhalde düşünmeyecekler ve büyük ihtimalle Aktaş’ı da önce pasifize edip istifa ettirilmesini sağlayacaklar. Yalçındağ’ın istifasından sonra yayın politikasında da değişiklik yapacaklar gibi. Allah ülkemizi ve devletimizi korusun…
O sıkıntı başka bir boyutta devam etmekte. Türkiye 1920’lerde sahip olduğu milletler arası yeri talep ettikçe ülkede sıkıntılar çıkarılmakta.
Osmanlı son anlarında hasta adam olsa dahi dünyadaki 5-6 devletten biriydi. Britanya, Rusya, Prusya, Fransa, Avusturya-Macaristan, İtalya ve Osmanlı. Dünyanın yönetiminde bu devletler belli pay sahibiydi. Japonya ve ABD çok fazla karışmıyorlardı dünya işlerine.
O hasta halimizde dahi bir ağırlığımız vardı, devletler bişey yapacağı vakit iyi kötü dikkate alırlardı bizi.
Cumhuriyeti kuran ekipte özellikle Mustafa Kemal Atatürk imparatorluk görmüş, imparatorluğun ne demek olduğunu bilen, dünya dengeleri ne demek anlayan birisiydi. Dünyaya imparatorluk zaviyesinden bakmış, o minvalde yetişmiş bir insandı.
Ondan dolayı ki Montrö Antlaşması ile boğazlarda lehimize bazı düzeltmeler yapıldı. Ondan dolayı ki Hatay bağımsız oldu ve sonra devletimize katıldı. Ondan dolayı ki Balkan Antantı ile Sadabat Paktının kurulmasında diğer devletlerle birlikte hareket ettik.
Şu anda devlet aklı Türkiye’nin 1920’lerde sahip olduğu milletler arası yeri geri istiyor. İstediği içinde 3-4 yıldır kafamızı sıkıntılardan kaldıramıyoruz. İç sıkıntılar 3-4 yıldır devam etmekte. 7 Şubat, gezi, 17-25, hendek siyaseti ve en sonunda darbe. Hepsi birbirinin devamı olan şeyler.
Şu anda devlet aklı Türkiye’nin 1920’lerde sahip olduğu milletler arası yeri geri istediği için Fırat Kalkanı Harekâtı yapıyor, Başika’da asker barındırıyor, Somali’de bayrak gösteriyor, Katar’da üs kuruyor. Eski Osmanlı havzasında tekrar kendini gösteriyor.
Yakında Suudi Arabistan’da dahi üs kurulursa şaşırmamak lazım.
Şu anda devlet aklı Türkiye’nin 1920’lerde sahip olduğu milletler arası yeri geri istiyor. Onun için Lozan’dan bahsediyor.
Sonuçta Lozan kutsal bir metin değil. Mustafa Kemal Montrö ile Lozan’ı değiştirdi. Hatay’ın katılması ile Lozan bir fiil delindi. Hatta 1959 Zürich anlaşması ile Kıbrıs’ta garantörlük elde etmemiz ve sonrasında 74 Kıbrıs Harekâtı ile de Lozan delinmiş sayılabilir.
Lozan’dan 100 sene sonra Musul-Halep hattından dolayı lehimize doğru genişlese fena mı olur. İlla toprak kazanmak olarak algılamamak lazım. Bu arada Lozan Antlaşması o günkü şartlar içerisinde yapılabilecek bir antlaşmaydı. Çünkü 10 yıldır savaşan bir milletin belli bir dönem güç kuvvet toplaması için dinlenmesi gerekiyordu.
Şu anda devlet aklı Türkiye’nin 1920’lerde sahip olduğu milletler arası yeri geri istiyor. Geri istediği için de “dünya beşten büyüktür” diyor. Dünya beşten büyük mü? Evet. En azından şu anki fiili güç merkezlerine göre, beşin arasında olmayan Almanya, Türkiye, Brezilya, Nijerya, Endonezya, Japonya, Hindistan gibi ülkeler var. Buralarda da güç temerküzü var.
İsmet ÖZEL’in yukarıda alıntıladığımız sözüyle, devlet 2. Dünya savaşı sonrası şartlara kendini adapte edememişti ama 3. Dünya savaşının (öncesi/ortasında) şartlarını taşıyan günümüzde yenidünyaya adapte olmaya ve hakkı olanı talep etmeye çalışıyor. Bakalım sonuç nasıl olacak.
Avni Özgürel’in Yazısı ve Yalçındağ’ın İstifası
Avni Özgürel’in cumartesi (08-10-2016) tarihli yazısında açıkladığı üzere Mehmet Ali YALÇINDAĞ’ın istifasına giden süreç, Doğan soyadlı birilerinin düğmeye basmasıyla olmuş. Tabi bu sırf ailesel bişey değil. Yazının sonuç kısmına göre “Sonuç olarak yorgan gitti ama kavga bitmiş değil.
Zira hesaplaşma aile içi çekişme ya da sıradan bir taraftarlık/muhalefet rekabeti değil. Yaşananlar Washington’dan Berlin’e, oradan İstanbul ve Ankara’ya uzanan bir büyük oyunun parçası” denilmekte. Yalçındağ’ın Tayyip Erdoğan’a ve dolayısıyla devlet aklına yakın bir isim olması tasfiye edilmesinde en önemli etken.
Bu analizi esas alırsak eğer Erdoğan Aktaş’ın da yakında Cnn Türk genel müdürlüğü koltuğundan istifa ettirilmesi sağlanacaktır. Çünkü bu cihan harbi ölçeğinde yapılan savaşta medya önemli bir enstrüman.
Cnn Türk gibi bir mecranın ise habercilik yapan ve AK Parti’ye yakın bir isme emanet edilmesini herhalde düşünmeyecekler ve büyük ihtimalle Aktaş’ı da önce pasifize edip istifa ettirilmesini sağlayacaklar. Yalçındağ’ın istifasından sonra yayın politikasında da değişiklik yapacaklar gibi. Allah ülkemizi ve devletimizi korusun…