Yazmak üzerine
Yazmak için neye ihtiyacı vardır insanın? Bir kalem bir kağıt mı yoksa daha fazlası mı?
Üreten bir yazar olabilmek için sakin temiz boş bir zihne ihtiyaç vardır.
Yazmak eylemi hayalinde bir resimi tasvir ederken en ince ayrıntısına kadar betimlerken onu okuyucuya hem hissettirmek hem yaşatmak hem de her birinin kendi dünyasındaki bin bir resim oluşturabilmektir.
Bazen bir rüyayı, bazen bir doğayı akışta yapılan gözlemle tabloya resim eder gibi kelimelerin içine gizlemektir.
Bu yetenek ki insanın içinde dürülü evrenler gibi yazdıkça açılır açılır… Birer Lotus çiçeği gibi okuyana ışık olur. Belki Yol haritası olma amacı gütmez fakat insanların hayatlarına dokunur kelimeler.
Her birinin hayat yolunda birer fenerdir o kelimeler.
Yazar hiç farkında olmadan milyonlarca insanın yüreğine hayatına dokunur kim bilir.
Yazarın kelimeleri hiç tanımadığı bir evin odasında bir insanda bir ışık yakar kalbinde…
Belki de yazarak kurar tüm evrenle bağını o birlik deneyimini?
Kim bilir yazdığı bir cümle kiminin kağıdında, kiminin yatak odasında bir postta, kiminin buzdolabında baş köşede olur. Yazar bilmese de dokunmuştur kelimeleriyle..
Onun insanlarla hatta tüm evrenle kurduğu bağ kelimeleridir…
Belki de çalışma masasının başında kahvesini yudumlarken, kelimelere döktüğü hikayeyi yazarken tahayyül etmemiştir yazar okuyucusuyla kurduğu gizli bağın kuvvetini…
Yazmak bir eylem, bir yaşama biçimi ,bir ifade ediştir…
Kendini ,varlığını ,yaşamı ve yaşamın bilgeliğini….
Ve yazmak insanın kendine yaptığı en büyük devrimdir kendini aşmasına ışık tutan…
Rehberiniz kalbiniz olsun.
Sevgiyle…